24 Şubat 2020 Pazartesi

Afganistan'da Sandıkların İstediği Değil, ABD'nin İstediği Olur

Kifayatullah Rahmatoghli
krahmatoglu@gmail.com

Birçok alanda fonksiyonel düzeyde nitelikleri ortadan kalkmış geride bir devlet kaldı. Ülke topraklarında yaygınlaşan terör örgütünün etkili bir izlenim ortaya koymakla birlikte toplumsal çevreyi krize sürüklediği dünya kamuoyu tarafından takip edilmişti. 2001 yılında Afganistan’daki savaşı Avrupalılar televizyon ekranlarından izlemişlerdi. Sunulan haberler hiper gerçeklikti.
Afganistan tarihine kronolojik olarak geniş bir zaviyeden baktığımızda, ülke sınırını İngilizler belirlemiştir. Afganlara büyük destek vereceğini söyleyerek geride kavgalı Duranda sınırı bırakmışlardır. Afgan kelimesini bir İngiliz generali dönemin Afgan(Peştun) kabilelerine mensup olan Ahmet Şah Abdalı ’ya armağan etmişlerdir.
 Asya’nın kalbinde yer edinmiş büyük Türkistan coğrafyasını bölerek Afganlara bazı bölgeleri tahsis etmişlerdir. Nadir Afşar’dan sonra Afganların eline düşen Türkistan’ın bahtı kara olmuştur. İngilizler girdi, Ruslar girdi, 11 Eylül bahanesiyle Amerika girdi. O gün bugündür doğru düzgün güneşin parladığını göremedik ancak bahtımıza inandık ve yaşamımıza devam ettik.
Taliban terör örgütü hükümetinin devrilmesinden sonra Amerika’nın desteğiyle yeni devlet kuruldu. O günden bugüne kadar ülkede tam dört kez cumhurbaşkanı seçimi gerçekleştirildi. Her defasında vaatler büyük, çağrılar yüksek, hevesler epey fazlaydı. Halk ne bilsin; belki gelen yeni cumhurbaşkanıyla ülkenin kaderi değişecek diye tahayyül ederlerdi.
Halkın o hayali her defasında boşuna çıkıyordu, çünkü halka, hizmete dair hiçbir şey yapılmıyordu, biçare halkı okuma yazmadan dahi mahrum bırakmışlar ki böyle yapmaları normaldi. İdeolojiler kendine biat eden insan ister, düşünebilen bir insan işlerine gelmez; okuyanlar ufka bakar, zaviyesi geniş olur, olayları değerlendirir, eleştirme kabiliyetine sahip olurdu.
Afganistan’ın kaderi kötü ve lanetlenmiş bir toprak olmalı. Mücahit İslamcısı iktidara geldi, radikal İslamcı, liberal, sosyalist, komünist ve hulasa diktatörde iktidara geldi, ülke de değişen bir şey olmadı. Peki, çaresiz halk ne yapmalı?
11 eylül 2001 tarihinde Amerika, Birleşmiş Milletler ve NATO gücünü arkasına alarak, çeşitli bahanelerle kendisine meşru bir yol çizerek Afganistan’a girmesiyle birlikte annelerin babaların feryadı dinmemiştir.
Biliyor musunuz Amerika, Afganistan’a nasıl girdi? Belki ilk aklınıza gelen cevap şu olabilir,   Dünyayı sarsan binlerce masum insanın kanını içen elebaşı Taliban terör örgütü lideri Usame Bin Ladin’i yakalamak için dersiniz.
Ben öyle düşünmüyorum, siyasi çevreyi ikna etmiş olabilir bu konuda şüphem yok. Ama öyle değildi. ABD uçakları havadan halkın üzerine yağmur gibi bomba yağdırırken, biçare halk korumasızdı, çünkü siyasetçilerle anlaşmıştı. Savaş, Afganistan halkına büyük ekonomik kriz, toplumsal depresyon, açlık ve çaresizlikler bırakmıştı. Yerli halkta kalan tek şey vardı, inandıkları inanç kalmıştı. Emperyalistin karşısında çok kültürlü büyük bir kitle vardı. Ne kadar siyasetçileri kendi tabi kılsa bile halkı kendine tabi kılamamıştı. Onun yolu da açlık kıtlık geçiren halka gıda yardımı yapmaktı, yardımın arkasında gizli düşünce Afganistan’a girmekti. Ramazan gecelerinde, sahur vaktinde ABD uçaklardan erzak atılırdı çünkü halk ne yapsın yiyecek ekmeği yok, ülke geneli fakir açlık sefaleti sınırı açmıştı. Böylece halkı kendine razı etmişti.
Taliban terör örgütü binlerce Müslümanı öldürdü, sözde barış, güvenlik, insan hakları, demokrasi getirecekti. Terör örgütünün elinden alınan yıpranmış bir devlet vardı, onun bir cumhurbaşkanı olacaktı, o da kendisinden olmalıydı. Afganistanlı olacak ama ruhu bize olacak, Hamid Karzai cumhurbaşkanı yaptılar. Karzai’nin hakkını da yememek gerek, azda olsa 2002-2007 arasına kadar kısmı bir sakinlik gelmişti, insanlar rahat bir nefes almaya başlamıştı, ülke dışından örneğin, İran, Pakistan ve Türkiye’den Afganistan’a istekli geri dönüş göç başlamıştı.
Eşref Gani, Afganistan’ın yabancısıdır. Neredeyse hayatının tamamını Amerika’da geçirmiş bir firavundur.  Ülkenin kültür, gelenek, görenek, örf ve adetlerini bilmediği için en fazla insan kaybı Gani döneminde yaşandı. Ülkenin %75'ini Taliban terör örgütü ele geçirdi. Terör ve işsizlikten binlerce insan yurtiçi yurtdışına göç etmek zorunda kaldı. Eğer bu ülke ve halk için diktiği bir tane çınar ağacı olsaydı halk o kadar nankör değil binlerce kez teşekkür ederdi.
Abdullah da korkak, çürük zihniyete sahip, lüks yaşama düşkün, dünya model mankeni gibi her gün bir takım değiştiren, servetim bol olsun diyen bir karundur. 2014 yılındaki seçimlerde Afganistan cumhurbaşkanı adaylarından yine Abdullah Abdullah, sandıkta Eşref Gani'nin rakibiydi.
 Seçimde Gani, önde çıkmasına rağmen 2020 seçiminde yaptığının aynısını yapmıştı, seçimi kazandım diye zaferini ilan etmişti.  Yani 2014 seçimleri sonucunda Kabil'de Abdullah, kendi destekçilerine seslenerek; seçim sürecinin usulsüz, kanun dışı ve halka ihanet olduğunu belirtmişti. Abdullah, sahte bir hükümeti asla kabul etmeyeceğini söyleyerek ve sözlerine şöyle devam etmişti: "Hiç şüphesiz, seçimin bu aşamasının da kazanı biziz." demişti.
Aynı Abdullah’tan, 2020 seçiminde de aynı sözler, aynı hareketler ama bu sefer farklı; yanında lakabıyla bilinen “Padişahsaz Dostum” bir Türk var. Abdullah, yanındaki destekçileriyle birlikte "Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ana galibi ve cumhurbaşkanı zaferini ilan ediyoruz." dedi. Seçim sonucunun demokrasiye karşı bir darbe olduğunu, halkın iradesinin hiçe sayıldığını ve millet iradesine ihanet olduğunu ve millet iradesiyle alay edildiğini söyledi. "Temel ve köken sonucun kanuna aykırı olduğuna inanıyoruz” dedi. "Hama Şümul bir iktidar ilan ederek illere valiler göndereceğiz." dedi.
ABD ülkede kendi varlığını yeniden hissettirmek için ikisini koalisyon hükûmeti kurmaya zorlayacaktır, oluşturulacak olan koalisyon hükümetinin hali ise belli, siyasetçiler kendi aralarında çekişirken halk yine dışarıda kalır, "Taliban" denilen illet eskiden olduğu gibi, yine halkın özgürlüklerini kısıtlayarak hâkim olur.
Dünya'da kurulan koalisyon hükümetleri bazı istisnalar dışında hiçbir yerde başarılı olamamıştır. Afganistan, ABD’nin Asya panaptikonudur. Büyük Türkistan, Hindistan, Pakistan, İran ve Çin'i burayı bir kule gibi kullanarak gözler.  Afganistan, işte bunun için jeopolitik ve stratejik öneme sahiptir.