5 Mart 2018 Pazartesi

Urartu Sanatının Genel Özellikleri

Derya Erkan

Urartu Krallığı, Orta Demir Çağ’ında Önasya’da var olan güçlü devletler arasında yer almaktadır. Urartu Krallığı, kurulduğu andan itibaren Doğu Anadolu’da ekonomi, siyasî, dini, askerî ve kültürel alanda etkisini göstermiştir. Doğu Anadolu’nun yerleşim dokusunu ve ekonomik geçim şablonunda önemli değişimlere neden olmuşlardır.[1]Çağdaşlarından güneyde Asur İmparatorluğu, batıda Melitia (Melid, Melitealhe, Malatya), Tablani (Tabal/Kayseri ve çevresi) ve Kumaha (Kummuh, Adıyaman) başta olmak üzere Geç Hitit devletleri, Orta Anadolu’da Frigler, Kuzeybatı İran’da Mana ve Medler ile siyasal ve ticari anlamda ilişkiler kurmuştur.[2] Doğu Anadolu, Transkafkasya ve Kuzeybatı İran dahil olmak Üzere geniş bir alana yayılmış olan Urartu kalıntıları, bazı coğrafi birimlerde daha yoğun olarak karşımıza çıkmakta, bazı bölgelerde ise daha az çağdaş malzeme ile temsil edilmektedir.[3]
Yukarıda belirdiğimiz ilişkiler sonucunda Urartuların kültür sahasındaki etkinlikleri daha geniş ve daha derin olmuştur. Bir taraftan Hazar Denizi’ne kadar yayılarak daha sonraki İran kültürünü etkilediği gibi, batıda ele geçen eserlerden anlaşılacağı üzere, Orta Anadolu’da Friglere, Girit’e, Yunanistan’a ve İtalya’ya yayılıp eski Yunan ve Etrüsk kültürünü de etkilemiştir.[4]
Urartu Devleti’nin planlı uygulamaları, Doğu Anadolu’daki yerel kültürleri değişime zorlamıştır. Urartu Devleti’ni mimarlık, madencilik, sanat, çanak çömlek, din gibi alanlarda tanımlayan kriterlerin birçoğu, ülkenin merkezinden ve büyük kentlerden uzaklaştıkça silikleşir. Çivi yazısı başta olmak üzere çoğu sitadellerle ilişkili olarak tasarlanan kule tipi tapınaklar, saraylar, pithoslu depolar, çok düzgün kesilmiş bazalt veya kalker bloklardan inşa edilmiş yapılar, surlar ile büyük sarnıçlar, kanalizasyon sistemi, sitadelleri sınırlayan hendekler bu kriterlerin belirgin olanları arasında sayılabilir. Ayrıca çok odalı anıtsal kaya mezarları, krallar ve yerel yönetici sınıfın gömülmesi için tasarlanan önemli yapılardır. Kapı biçiminde yazıtlı kaya anıtları ve uzun sulama kanalları gibi devletin varlığına işaret eden kriterler de bunlar arasında sayılmalıdır. Günlük yaşama ilişkin olarak parlak kırmızı astarlı çanak çömlek Urartu’nun damgası niteliğini taşır. Çoğu demir, bronz silahlar ve takılar dönemin özelliklerini taşır. Mühür, fibula, iğne ve kemer gibi özel eşyaların Urartu’ya özgü yanları, bezeme ve teknikler ile ayırt edilmektedir.[5]
Urartu yerleşim merkezlerinde yapılan kazılar sonucunda çıkan arkeolojik kalıntılar, üzerinde yapılan çalışmalar sonucunda bu sanatın kendine has özellikler ve genel karakteri saptanmıştır. Urartu Sanatı; Saray sanatı, Kent sanatı ve Halk sanatı olmak üzere üçe ayırmaktadır.
Urartu saray sanatı örnekleri, özellikle krallığın ilk dönemlerinde Asur sanatıyla büyük benzerlik göstermektedir. Uzun yıllar Asur eyalet sanatı olarak tanımlanmış ve Asur eyaletlerinin bir parçası olarak düşünülmüştür. Çünkü Urartular bu dönemden, güçlü sosyo-ekonomik devlet yapısına sahip olan komşularını egemenliği altına alan Asur Devleti’nin etkisindedir. Urartular, Asur Devleti gibi Doğu’da tamamen üstün bir güç olmak için onları kendilerine erek edinmiştir. 

Urartu sanatının ilk yıllarında Asur ve Yeni Babil’in sanatından etkilenmiştir. Asur Devleti gibi çivi yazısı ile birlikte Akkadça’yı da kil tabletlerinde kullanmışlardır. Urartular, birçok tanrı adını da Asur ideogramından (tanrıların adlarının gösterildiği şema) almışlardır. Önceleri Asur kral unvanlar, daha sonra da kültürel öğelerle birlikte askeri donatımlarını da benimsemişlerdir. Urartu sanatının erken dönemleri, Asur sanatına özgü olan bitki, hayvan motifleri ve hayvan ayrıntılarını gösterme yöntemi göz önüne alınarak yapılmıştır. Bu eserler üslûp, biçim ve gelenek olarak önceleri Yeni Asur ve Yeni Babil sanatına benzer. Urartu Krallığı’nın ilk yıllarında sanat eserlerinin üzerinde Mısır ve Mezopotamya kültürlerinden esinlenen Asur sanatına ait aslan, boğa, hayat ağacı ve kanatlı güneş motifleri kullanılmıştır. Yapılış bakımından eşyaların büyük bir çoğunluğu Asur’a benzese de içerik ve biçim olarak Urartu sanatının özelliğini taşır.[6]
            Yapılan uzun çalışmalar sonucunda Urartu saray sanatının oluşmasında rol almış etmenlerin yanı sıra, Urartu sanatının kendine özgü özellikleri de açık olarak göze çarpmaktadır. Urartu sanatında görülen tekdüzeliğe karşın,  değişik üslûp çalışmaları saptandığı gibi, Hurri, Geç Hitit, Arami, Kuzey Suriye, Yeni Babil, Kimmer ve Kuzeybatı İran sanatının etkileri de ortaya çıkmıştır.    
Urartu sanatı genellikle süsleyicidir. Bezememelerin büyük bir çoğunluğu bitkilerden alınmıştır. Bitkiler içinde ana motifi Hayat ağacı oluşturur. Bezeme amacıyla yapılan bazı insan ve hayvan motifleri genelde ikinci plandadır. Urartu sanatçıları simetriye özel bir önem vermişlerdir. Sıralar halinde betimlenen figür ve motifler ya tek ya da birbiri ardına aynen tekrarlanmıştır. Av ve savaş sahnelerinde, insan ve hayvan figürlerinin art arda büyük bir uyum içinde betimlenmesinin yanı sıra. Süsleme yöntemi de en az ana motif kadar ilgi çekmektedir.  Stil ve simgeciliği ön planda tutan Urartu sanatçıları, sürekli aynı model ve bezemeleri kullanmışlarıdır. Orantı kullarını göz önüne almamışlardır. Tek bir hayvan motifinin sürekli kopya edilmesi ile stilize edilen hayvan motiflerinin gövdeleri, güzel ve gelişken geometrik motiflerle bezenmiştir. Günlük yaşamla ilgili konularının çok az kullanılmış, yuvarlak plastik taş yontuculuğu yok denecek kadar az yapmıştır. Tüm eski Doğu sanatında olduğu gibi Urartu sanatında da insan figürlerinin göğüs ve omuzları karşıdan, baş, kol, gövde ve ayaklar yandan gösterilmiştir. Tanrı, tanrıça, cin, kral ve insan figürleri yandan gösterilirken genellikle sağ kol – bazen sol kol, bazen de her iki kol “V” biçiminde bir kıvrımla ileriye uzatılarak ya geleneksel selamlama durumunda ya da sembol veya herhangi bir şey tutarken betimlenmiştir.  Urartu sanat eserlerinin biçimleri ile üzerindeki figür ve bezemeler, tek bir yasa buyruğunca belirli atölyelerde üretilmiştir. Urartu sanatının yöneten kurallar, her esere ağırbaşlı bir uyum, sade ve samimi bir denge etkisi katmıştır. Bunlardan çıkarttığımız şudur ki Urartu sanatı aslında yerleşimlerine göre şekillenmiştir. Dağlık ve karasal bir iklime sahip olan Doğu Anadolu’nun zor şartlarına rağmen kendilerine uygun sanat ve kültürel anlayışı ortaya koya bilmişlerdir.[7]
Urartu Krallığı, merkezileşmiş siyasi otoritesi, sağlamış olduğu kültürel birliği ve maddi kültür zenginlikleri ile Anadolu uygarlıkları içerisinde yerini almıştır. 300 yıllık tarihi sürecinde çok sayıda yeniliğe imzasını atmış.[8]  Bu eşsiz sanat ürünleri arasında bugün başta Rusya, İngiltere, Almanya, Fransa, ABD, Japonya ve İsrail’deki müze ve koleksiyonlarda bulunmaktadır. Ancak ne yazık ki, tüm bu ülke müzelerinin yer verdiği bu eserleri yaratmış uygarlığın başkenti Van’da, bugün Urartu uygarlığının görkemini yansıtacak anlayışta ve zenginlikte bir müze bulunmamaktadır.
Öte yandan Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun sorunlarını akıllıca çözmek istiyorsak, Urartu Dönemi’ni her yönüyle çok iyi irdelememiz gerekmektedir. Bayındırlık alanında, bölge coğrafyasını tarihte en iyi değerlendiren ulus oldukları, bıraktıkları eserlerden anlaşılmaktadır. Bu eserlerin yapımındaki irade ve düşünce değerlerini daha iyi çözümleyebilirsek, Urartuların Batı’daki uygarlıklardan çok önce, pek çok sıradışı başarıyı gerçekleştirdiğini görebiliriz. Bu açıdan Doğu Anadolu’daki Urartu mirasını özenle ve dikkatle korumalıyız.



[1] A. Ümit Erdem, “ Ayanis Verileri Işığında Urartu’da Tahıl Depolama”, Arkeoloji Dergisi, Sayı: XVI, İzmir 2011, s. 83.
[2] Pınar Pınarcık, “ Urartu Krallığı’nın Tarihi Coğrafyası Hakkında Yeni Öneriler”,  Tarih İncelemeleri Dergisi, c. XXVII, Sayı:2,  İzmir 2012, s. 460.
[3] Kemalettin Köroğlu, “Urartu Krallığı’nın Kuzey Yayılımı ve Qulha Ülkesinin Tarihi Coğrafyası”, Belleten, c. LXIV, Sayı: 241, Ankara 2000, s. 717.
[4] Ekrem Akurgal, “Urartu Medeniyeti”, Anadolu Araştırmaları, IV, Ankara 1959, s. 67 - 75.
[5] Kemalettin Köroğlu, “Urartu: Krallık ve Aşiretler”, Urartu Doğu’da Değişim, (Ed. Kemalletin Köroğlu- Erkan Konyar), İstanbul  2011, s. 24.
[6] Oktay Belli, “Urartu Sanatının Sosyo-Ekonmik Açıdan Eleştirisi Üzerine Bir Deneme”,  Anadolu Araştırmaları, Sayı: 6, İstanbul 1978 (1979),  s. 56-57.
[7] Oktay Belli, “Urartular”, Anadolu Uygarlıkları Ansiklopedisi, c. I, İstanbul 1982, s. 97-98-99.
[8] Hatice Ergürer, “Urartu  Kemerleri Üzerindeki İnsan Tasvirleri”, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı: 14, Erzurum 2010, s. 1.