Azad DADAYEV
“Ebced” ve “Ebced
Hesabı” hakkında girizgâh mahiyetinde bilgi verecek olursak Ebced; Arap alfabesinde ki harflerin yan yana
getirilerek alfabenin kolayca ezberlenebilmesi için elde edilen
anlamsız kelimenin ilkidir. Diğerlerini ise şunlardır: “HEVVEZ,” “HUTTİ,” “KELEMEN,” “SA’FES,” “KARAŞET,” “SEHAZ,” “DAZAĞ.” Aynı zamanda Ebced; alfabe manasına kullanılmış ve henüz alfabeyi öğrenme durumunda olan çocuk için “TIFL-I EBCED HAN” denmiştir. Ve yine Ebcedle ilgili “Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi”nin “EBCED” maddesinde şu bilgiler yer almaktadır: “Ebced, Arap alfabesinin ilk tertibi ve harflerinin taşıdığı sayı değerlerine dayanan hesap sistemidir.”
anlamsız kelimenin ilkidir. Diğerlerini ise şunlardır: “HEVVEZ,” “HUTTİ,” “KELEMEN,” “SA’FES,” “KARAŞET,” “SEHAZ,” “DAZAĞ.” Aynı zamanda Ebced; alfabe manasına kullanılmış ve henüz alfabeyi öğrenme durumunda olan çocuk için “TIFL-I EBCED HAN” denmiştir. Ve yine Ebcedle ilgili “Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi”nin “EBCED” maddesinde şu bilgiler yer almaktadır: “Ebced, Arap alfabesinin ilk tertibi ve harflerinin taşıdığı sayı değerlerine dayanan hesap sistemidir.”
Ebced
hesabına ise; kısaca Arap
harflerinin rakamsal değeridir diyebiliriz. Yani Arapça alfabedeki her harfe
rakamsal bir karşılık vererek, kelime ya da cümleler vasıtasıyla, çeşitli
amaçlar için elde edilen sayısal değerdir. “Ebced Hesabı”nın nerelerde
kullanıldığının bir kısmını şöyle sıralayabiliriz:
- TARİH
DÜŞME’DE: Ebced hesabının
en fazla kullanıldığı yerlerden birisi hiç şüphesiz “TARİH DÜŞÜRME” sanatıdır.
Bunun için o olayın tarihini verecek ustaca bir kelime veya mısra söylenir ki,
hesaplandığında o olayın tarihi ortaya çıkmaktadır. Bu sanat, divan edebiyatı
boyunca kullanılmış ve bütün “kültür varlıklarımızın kitabeleri”nde
yer almıştır. Örnek verecek olursak, bir rivayete göre; Mevlana Celaleddin-i
Rumi’ye yaşını sormuşlar, Mevlana: “-Hudâ’dan bir küçüğüm, varın siz hesaplayıp
bulun!” diye cevap vermiş. Ebced hesabına göre “Huda” 605 eder. Bu
rivayete göre Mevlana hicri 604 yılında doğmuş oluyor. Ve yine İstanbul’un
fethi için “Beldetün Tayyibetün” terkibi meşhurdur ki; bu terkip de Ebcede
göre İstanbul’un fethedildiği yıl olan hicri 857’ye tekabül etmektedir.
- İSİM SEMBOLÜ OLARAK: İki veya daha fazla kelimenin sayı değerlerinin aynı olmasından hareketle
birini söylemekle diğeri kastedilmiştir. Buna en başlıca örnek, Hz.
Peygamber’in “Muhammed” isminin ebced hesabıyla verilmesidir. MESELÂ: “MUHAMMED” kelimesi 92’ye
eşdeğerdir, aynı zamanda “AMAN”, ve “MEVLEVΔ kelimeleri de
92’ye tekabül ettiğinden bu kavramlar arasında bir alaka kurulmuştur. Nitekim aşağıda
ki şiirlerde de ifade edildiği gibi:
“Doksan iki dedim ismin belki hûy u hây
olur,
Korkarım ki keşfedince halk içinde şây olur…” (Âşık Ömer)
Âşık
Ömer’de 92 rakamıyla işaret edilen “Muhammed” ismi Yaman Dede’nin
meşhur beytinde daha şâirâne bir ifadeyle ele alınmıştır:
“Amân lafzı senin
ism-i şerîfinle müsâvîdir,
Onunçün âşıkın
zikri (âh-ı) amândır yâ
Resûlallâh!..” (Yaman
Dede)
Aynı
zamanda bu konuda İLİM, AMEL, SA’Y kelimelerinin
sayı değeri 140’dır. Hem sayı değeri itibariyle hem de anlamca aralarında bir
irtibat vardır. Ve yine “DİVANE,” “GÖNÜL,” “HİLÂL,” “LÂLE” ve “ALLAH” lafzı da sayı değeri
bakımından 66’ya tekabül etmektedir.
Şunu
da ifade edelim ki Osmanlı mimarisinde kapı üzerindeki “İKİ VAV” olmasının
hikmeti de buna dayanmaktadır. Nitekim Vav’ın Ebced değeri 6’dır, dolayısıyla
iki vav’da 66’ya tekabül eder ki bu da “Allah Lafzı”nın Ebced değeridir.
Ayrıca Türkçemizde bir deyim olan “İŞİ
66’YA BAĞLAMAK” da bu sebeple “meseleyi Allah’a havale etmek”
şeklinde izah edilmiştir…
- ÇOCUĞA İSİM VERİLİRKEN: Doğum tarihinin bir kelime ile belirlenmesidir. Yani hangi isimler çocuğun
doğduğu seneyi Ebced hesabıyla verirse, o isimlerden birinin yeni doğan çocuğa
verilmesidir. Örnek verecek olursak: meşhur istiklal şairimiz Mehmet Âkif ERSOY
hicri 1290 (miladi 1873) yılında doğmuş ve bu usulle babası tarafından ismi
Ragıyf olarak konulmuştur. Daha sonra ise bu alışılmadık kelime Âkif şeklini
almıştır…
- VE EBCED YÜZÜKLERİ’NDE: Ve son olarak Ebced
kullanımını, dokuz haneli (hücreli) bir şekil halinde bazı yüzükler üzerinde de
görmemiz mümkündür. Hanelere belirli rakamlar yazılmış, bu rakam yazılan
satırlar ister dikey, ister yatay, isterse de çapraza doğru hesap edilsin
toplamı on beş etmektedir. Halk arasında ne mânâ ifade ettiği pek bilinmemekle
Sonuç
olarak şunu söyleyebiliriz ki ebced hesabı; dinî,
edebî, tasavvufî ve halk kültürümüzde gayet zengin bir “tasavvur”
ve “tahayyül”
konusu olmuş ve özellikle de divan şiirlerinde sık-sık karşımıza çıkmaktadır…birlikte, İmam Gazali
“el-Münkız
Min’ed-Dalâl” isimli eserinde bu gibi şeyleri tenkit etmekle birlikte, konuyla
ilgili şöyle bilgiye yer vermektedir: “…doğurmakta güçlük çeken bir
kadının kolay doğurması için yukarıdaki şekil, su değmemiş iki bez parçasının
üzerine çizilir. Kadın gözleriyle ona baktığında derhal çocuk harekete geçer ve
çıkar.” Devamında ise İmam Gazali doğa bilimcilerini tenkit ederek
şöyle der: “Doğa bilimcileri bunun mümkün olacağını kabul etmiş ve “Acâibü’l-Havâs”
türündeki kitaplarında belirtmişlerdir.” Şunu da belirtelim ki, Muharrem
Merçanlıgil “Ebced Hesabı” isimli eserinde Gazali’nin bu tutumunu
yanlış anlamış olacak ki şu ifadelere yer vermektedir: “Gazali bu kareyi
güç sorunların çözümlenmesinde güvenilir, fakat açıklanması kabil olmayan bir
yardımcı olarak göstermektedir.” Oysaki yukarda da ifade ettiğimiz gibi
Gazali böyle bir şeyi “şaşırtıcı özellikler” olarak ifade ediyor
ve bu gibi şeylere inananları kesin bir şekilde tenkit ediyor.