1 Nisan 2015 Çarşamba

Eski Türklerde Tanrı Tasavvurları

Senan Kazımoğlu
senan@turkata.com

Eski Türklerde uluhiyet inancı henoteizm idi. Yani evreni ve her şeyi yaratan, ulu bir tanrının varlığına inanılmakla birlikte, kendisine kadın ve çocuklar da isnat ediliyordu. Diğer bir ifade ile, bir çok Tanrı gibi varlıklar kabul edilmekle birlikte, bunlar arasında kudret sahibi bir baş tanrıya inanılmakta idi.


Türklerde “Tanrı” sözü, eskiden hem “Gök” hem de “İlah” anlamında kullanılıyordu. Gök Tanrının göğün en üst katında, karısıyla birlikte oturduğuna inanırdırlar. Sonraları, Tengri sözü ile ifade edilen, gök ve ilah kavramlarının birbirine karışmaması için, uluhiyet başka isimlerle adlandırılmış olmalıdır. Nitekim, Altay Türkleri bu ulu varlığa Ülgen, Ülgön (ulu) veya Bey Ülgen (zengin ulu) adını vermişdirler. Tatarlar “Kuday”, Sahalar “tanar”, Çuvaşlar “Devre” veya “Tora” adını kullandılar. Bunlarla beraber Türk kavimlerinin Ugan, çalab, bayat vs. gibi terimlerini de zikretmek mümkündür.*
Genellikle, Tanrı göğün en üst katında karısı Umayla birlikte oturan, insan şeklinde bir varlık olarak tasavvur edilirdi. Abakan Türkleri, Gök Tanrının çadırından şöyle söz ederlerdi. Altay Türklerine göre, Bey Ülgen altın kaplı bir sarayda altın bir taht üzerinde oturuyordu. İnsanları, ovaları, ormanları, ateşi, güneşi, ayı ve yıldızları, gök kubbeyi yaratan, yöneten, kaderi belirleyen, sürekli Bey Ülgen idi. Insanoğluna yine çocuklar veren o idi. Her şeye gücü ulaşmakla birlikte, tek iyilikten hoşlanırdı.
Orhun Kitabelerinde de Türk hakan ve beyleri, sürekli kendilerini ve milletlerini koruyan Gök Tanrıya şükür ederlerdi. Başardıkları işlerden bahsederken, “Tanrının inayetiyle” demeyi unutmazdılar.
Eski Türkler Tanrı adını, tek başına, diğer tanrı ve ruhlarla karıştırmadan zikr ederlerdi. Bu da bize, onlarda hakim olan Ulu Tanrı inancının ne derecede gelişmiş olduğunu göstermektedir.
Altay Türklerine göre, Ulu Tanrı Ülgen’in yedi veya dokuz oğlu, dokuz kızı ve bir çok yardımcı ruhları vardır. Ülgen’in Oğulları: Karşıd, Pura-Han, Yayıq-Han, Burca-Han, Karkuş, Pakdı-Han, Er-Han idiler. Her boy, bunlardan birini kendi boyunun koruyucu ruhu sayardı. Ülgen’in kızlarına toplu olarak Ak Kızlar yani, “İffetli Kızlar” denirdi. İyi ruhlar zümresine giren bu kızlar, ayin sırasında kamlara ilham ve heyecan verirlerdi. Onları temsil eden, oyuncak biçimindeki bebekler, kamın cübbəsində asılı dururdu.
Ülgen’in yardımcı ruhları ise elçilik görevini görürler ve dünyaya en yakın gökyüzünde oturuyorlardı. Bunlardan Yayık, Suyla, Karlık ve Utkuçu adlı tanrılar ileri gelen ruhlardandır. Labed Türklerine göre, Bey Ülgen’in dört oğlu vardır, onlar: Pırçak-Han, Töz-Han, Kara-Han ve Suylap idi. Sonuncu oğlu, Sarı-Han idi. Pirçak-Han’ın oğlu Kırgız-Han idi. Kara-Han’dan başka, diğer tanrılar insanlara iyilik ederdi. Kara-Han ise tanrılar aleminden ayrılarak yeraltına, karanlık aleme çekilmişti.
Ölülerin hakimi olan Erlik, Kara-Han’ın oğlu idi. Erlik’in de, Ulab ve Kölök adında iki oğlu vardı. Bütün bu tanrılar yerin altında karanlık bir dünyada yaşarlardı. Bunların hepsine birden Aza denirdi. Azaların emrinde kötü ruhlar vardı ve bunlar vasıtasıyla insanlara eziyet eder ve kurban istiyorlardı.**
Eski Türklerde tanrı tasavvurları kısaca böyleydi. Inşallah Türk inanişlarıyla ilgili yazılarımı gelecek sayılarimizda devam etdireceğim.

DIPNOT:
* Ünver Günay-Harun Güngör, Başlangıçtan Günümüze Türklerin Dini Tarihi, Ocak yayınları, İstanbul 1997, s. 35.
** Ekrem Sarıkçıoğlu, Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi, Fakulte Kitapevi yayınları, İsparta 2002, s. 95