9 Nisan 2015 Perşembe

Çin'e Terk Edilmiş Kader; Doğu Türkistan

GÖKHAN KAYNAK

İnananların coğrafyasında Çin Devleti esaretindeki Doğu Türkistan’da Müslümanlara yapılan zulümler devam ediyor…
Dinî, millî ve kültürel köklerini asimile etmeye ve doğduklarından itibaren “Sincanlı” olduğuna inandırılmaya çalışılan bir tutsaklar ülkesi Doğu Türkistan.12 Kasım 1933 tarihinde ilan edilen Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyeti,
6 Şubat, 1934 yılında, Kızıl Ordu’dan kaçan Ma Chnagying ordusu Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyeti ordusunu imha etmiş ve yeni kurulan Cumhuriyeti yıkmıştır.

12 Kasım, 1944 yılında tekrar kurulan Doğu Türkistan Cumhuriyeti beş yıl sonra 20 Ekim, 1949 yılında tekrar yıkılmış ve Aralık 1949′da Çin Halk Kurtuluş Ordusu bölgeye girerek konuşlandırılmış ve Doğu Türkistan, Çin Halk Cumhuriyeti’ne bağlanmıştır. Doğu Türkistan halkı da o zamandan beri Çin işgaline karşı direnmektedir

Çin Doğu Türkistan’ı işgal ettiğinden ve bölgeyi “Sincan” (Kazanılmış Topraklar) olarak adlandırdığı tarihten bu yana, yaklaşık 45 Milyon Doğu Türkistanlıya etnik temizlik ve asimilasyon politikası uygulamaktadır.

DİN VE İBADET ENGELİ:

Doğu Türkistanlılar dini düşünce ve ibadetlerinde tam anlamıyla kısıtlanmış durumdadır. Doğu Türkistan’da devlet memurlarının, işçilerin ve öğrencilerin ibadet yapmaları yasaklanmıştır. İbadet yaptığı tespit edilen kişiler işten ve okuldan atılmaktadır. Bu kişiler hiçbir sebep göstermeden gözetim altına alınmakta ya da para cezalarına çarptırılmaktadır. Evlerinde Kur’an-ı Kerim bulunduranların Kur’an-ı Kerimlerine el konulmakta; hatta evinde dinî kitap bulundurma, bir suç unsuru olarak kabul edilmektedir.

Hükümet, bölgedeki Müslümanların dinî haklarına getirdiği kısıtlamaları artırarak Ramazan ayında devlet kademelerinde ve bütün eğitim kurumlarında oruç tutmayı yasaklamaktadır. Camiler yavaş yavaş kapatılmakta, Müslüman din adamları yoğun resmî denetimlerden geçirilmektedir. “Rejim yanlısı olmayan” ya da “muhalif” olarak görülen dinî liderler gözaltına alınmakta ve tutuklanmaktadır. Hatta, halka önder olabilecek kapasitedeki bazı aydınlar zehirlenerek öldürülmektedir.

ÇİN’İN ETNİK TEMİZLİK VAHŞETİ:

Uygurlu Müslümanlar, Çin hükümeti tarafından sadece dini engellerle değil etnik engellerle de karşı karşıya gelmektedir.Doğu Türkistanlı Müslümanlara ‘’ Doğum planı’’ adı altında, kan dondurucu kriterler belirlenmiştir.İkinci hamilelik yasaktır ve bebeğin anne karnında ki son günü de olsa mecburi kürtaj yaptırımı bulunmaktadır.Gizli olarak doğum yapanlara,çok yüksek maddi cezalar verilmektedir.Zira bu yasak doğumu yapan anne ya da eşi devlet memuru ise işten atılmaktadır.

Çin hükümeti, farklı Türk lehçelerinde konuşan yerli halkı Çinceyi kullanmaya zorlayarak kültürel açıdan da yok etmektedir. Bir milletin gelenek-göreneklerini, dinî inançlarını, kendisine özgü dillerini ve toprak bütünlüğünü elinden kaybetmesi, o milletin yok olması demektir.2002’den itibaren Sincan Üniversitesi’nde birçok derste Uygur dilinde eğitim yapılmasının yasaklanması, zulmün açık tezahürlerinden biridir.

CİVAR KÖYE GİTMEK ZOR,PASAPORT İMKANSIZ:

Doğu Türkistan’da bir diğer engel ise seyahat yapmak…

Bazen bir köyden diğerine giderken dahi yerel güvenlik kurumlarından belge almak gerekmektedir. Reşit bir insanın bile yurt dışına çıkmak için pasaport alabilmesi neredeyse imkânsızdır. Son günlerde yaşanan bir gelişmeyle ise seyahat özgürlüğünün kısıtlanmasında yeni bir uygulamaya geçilmiştir. Zira daha önce kendilerine pasaport verilen kişilerin pasaportlarına devlet tarafından el konmaya başlanmıştır. Pasaport müracaatında bulunan Doğu Türkistanlılar, devlet memuru da olsalar, ancak çok büyük ücretler ödeyerek pasaportlarını alabilmektedirler. Oysaki bir Çinli pasaport müracaatında bulunduğunda talebi en geç 15 gün içerisinde yerine getirilmektedir.

ÇİN’İN NÜKLEER DENEMELERİ:

Çin’in en büyük nükleer merkezi ve deneme alanı, Doğu Türkistan’ın Taklamakan Çölü’ndeki Lop-Nor Gölü civarında bulunmaktadır. Ayrıca Çin’in “Nükleer Füze Üssü”nün de bu bölgede olduğunu Quick dergisi 1988 yılında açıklamıştır. 16 Ekim 1964’ten 1997’ye kadar hiçbir koruyucu tedbir alınmadan 11’i yeraltında olmak üzere 46 nükleer deneme yapılmıştır. Bu denemelerin üzücü sonuçları halen kendisini göstermektedir.

Her ne kadar ayrıntılar kamuoyuna tam olarak yansımasa da, bu patlamalarda kullanılan bombaların şiddetli TNT ihtiva ettiği ve tesir gücünün oldukça yüksek olduğu bilinmektedir. Örneğin, 1984’ teki bir patlamanın Richter ölçeğine göre 6,8 şiddetinde bir yer sarsıntısına neden olduğu İsveçli bilim adamları tarafından tespit edilmiştir. Stockholm’ deki yetkililer, patlatılan bombanın Hiroşima’ ya atılan bombadan 6 ila 8 kat daha güçlü olduğunu açıklamışlardır. Bu patlamadan sonra tarihi kent Kaşgar’da yapılan bir araştırmada 5 bin kadar gencin yaklaşık aynı zamanlarda kör veya felç olduğu ortaya çıkmıştır.

Nükleer denemelerin yarattığı bozukluklar, insan sağlığı yanı sıra ekolojik dengeyi de olumsuz yönde etkilemektedir ki, bu da insan nesline karşı daha uzun süreli bir tehdit unsurudur. Halk çeşitli hastalıklara yakalanmakta, çocuklar sakat doğmakta veya ölmektedir. Ayrıca çevre kirlenmekte, ekolojik denge altüst olmakta, ürünler zarar görmektedir. Bütün bu süreç herkesin gözü önünde yaşandığı halde konuya ilişkin hiçbir tedbir alınmamaktadır. Sebze ve meyve çeşitlerinde azalmalar ve radyoaktif etkiler görülmektedir. Nitekim, Batı ülkelerinin Çin’ den ithal ettikleri Doğu Türkistan menşeli kuru yemişlerde radyasyon tespit etmeleri üzerine Doğu Türkistan kaynaklı ürünlerin ithalini yasaklamaları bunun bir kanıtıdır. Bütün bunların üstüne, Çin hükümeti diğer ülkelerin nükleer atıklarını ve çöplerini almayı ekonomik fayda getireceği düşüncesiyle anlaşmalarla kabul etmiştir. Bu atıkları Doğu Türkistan topraklarında depolamışlardır.

Kaynak :
www.uyghurnet.org