16 Mart 2019 Cumartesi

Nefretin Çocuğu Şiddet

Muhammed Fatihhan Pişkin

Öncelikle şu konuya bir açıklık getirmek gerek. Polonya’da öldürülen Furkan Kocaman kardeşimizin canına kıyan kişi/kişiler onunla olan kavgası karı-kız ya da ders notu kavgası değildi. Furkan, doğuştan seçme hakkı ona bahşedilmeden bu topraklarda doğdu. Aynı durum onun katili Muhammet Emektar için de geçerli, ufak bir detay dışında. Muhammet, kendisine sevgi yerine nefreti seçti. Muhammet bir arada durmayı değil, ayrılmayı seçti, ayırmayı seçti. Şiddeti seçti.
Yeni Zelanda’da olan katliam… 49 can alındı, böyle bir eylem “kafama esti, kaptım tabancamı” şeklinde ilerleyebilecek türden değil. Ortada bir birikim var, planlar, silah üzerine yazılmış tarihler, numaralar vs. Nefret kelimesi arapça نفرة’dan geliyor. Bu kelimenin birinci anlamı -kargaşa- olarak, ikinci anlamı ise- antipati-den geliyor. Muhammet kesinlikle antipatiyle hareket eden birisiydi. Kendini Furkan’dan üstün gördü ve işi fiiliyata geçirdi. Sonuç; arkasından onun için ağlayan gözü yaşlı ailesi ve milyonlarca dualar…
Brenton Harrison Tarrant o da Avustralya topraklarında doğmuş birisi. Camii’de öldürdüğü insanlar da oraya gökten zembille inmedi. Kimisi orada doğdu kimisi oraya göç etti / sığındı. Harrison dış güçler dış mihraklar tarafından kontrol ediliyor olabilir eyvallah bunu söyleme hakkımız var. Neticede mevzuyu uzaktan seyrettiğimiz için sağır duymaz yakıştırır bir şeyler diyoruz dilimiz döndüğünce. Peki, nefreti nasıl oluyor da görmüyoruz? Dışarıya çıkıyoruz herkes nefret söylemleri içerisinde; siyasi partiler birbirlerine kan kusuyorlar. Çocuklar okuldaki suriyeli arkadaşlarına kötü gözle bakıyorlar. Fırsatçılar yevmiyesi az olduğu için bu insanlara ikinci sınıf insan muamelesi yapıyorlar. Karşımızda bir sürü antipati örneği. Halk kindar, idareciler kindar, dini liderler şeyhler kindar, bir kız dinden çıktı ateizmi seçti diye Suudi hükümeti tarafından ölüm emriyle cezalandırılıyor. Nefret gittikçe büyüyor en garip tarafı da kimse bunun farkında değil. Herkes sinirli kimse af dilemiyor kimse de hoş görmüyor karşı tarafı. Gittikçe giden bir pislik akıntısı hepimizi içine alıyor. İşi yapan kötü işi yaptıran kötü, peki ya kuzu gibi güdülen? Gözünü açmayıp deli gibi emirlere itaat eden? Çıkarları için ahlakı, iş etiğini hiçe sayan? Bu tür fiiller artık normal karşılandığından herkes pis oynuyor oyunu. Baba oğulunu, öğretmen öğrencisini hiçe sayıyor. Kimse kimseyle arasını iyi tutmak için neden aramıyor, ileride çıkarım olur mu ondan diye görmezden gelinen binlerce milyonlarca fiil. Ve bizler kraldan çok kralcı kimseler. Yapmamız gereken çok zor bir şey değil aslında; kendin ol, her insanı sevmek ona sarılmak zorunda değilsin. Onu kendinden alçak görme, ona karşı kin besleme ondan nefret etme. Bir dünya var ve bir insanlık. Unutma seni hayvandan ayıran yegane şey onlardan binlerce kat daha çok gelişmiş olan düşünebilme yeteneğin, başka hiçbir şey değil…