Zehra Tokur
Özür dilerim bir bakar mısınız, boynunuz ağrımadı mı batıya bakmaktan? Diye sormak istediğim çok insan var. Oyunların içinde oyun olan, memleketimin her bir köşesine göz dikmiş, sağdan soldan bizleri yıkmaya çalışan, zamanında bizden çalıp bizlere satmaları yetmemiş gibi, medeniyet adı altında yapmadıklarını bırakmamış bir millete nasıl özenilir?!
Bizi ilmek ilmek ayırmaya çalışanlara göz yumarsak göz yumacak bile
gözümüz kalmaz. Anlam veremiyorum. Birkaç gün önce hocamın bana attığı iki
şarkı parçasını dinledim. Sonrasında ise parçaları aynı kişinin seslendirdiği
ve bu kişinin Türkçeyi hiç bilmediği halde kusursuz bir eser ortaya çıkarmasına
fazlaca şaşırmıştım. İkinci parçanın da kulağıma biraz yabancı geldiğine dair
yorumuma Kazakça diliyle söylediğini öğrendiğimde şaşkınlığıma şaşkınlık
katmıştım. Yani demem o ki soydaşlarımız bizim izimizden yürürken bizler de
batıya bakmaktan arkamıza dönmek aklımıza gelmiyor. Batının o kara yüzü
karşısında daha nasıl ona kukla olunur?Özür dilerim bir bakar mısınız, boynunuz ağrımadı mı batıya bakmaktan? Diye sormak istediğim çok insan var. Oyunların içinde oyun olan, memleketimin her bir köşesine göz dikmiş, sağdan soldan bizleri yıkmaya çalışan, zamanında bizden çalıp bizlere satmaları yetmemiş gibi, medeniyet adı altında yapmadıklarını bırakmamış bir millete nasıl özenilir?!
Dinimize, dilimize sahip çıkmak bizlere ata emaneti. Türkçemize
sahip çıkmak varken okey demeye devam mı edelim?! Bizleri oyalamaya çalışan dış
güçlerin yaptığı, bizi sağır ve kör etmekten başka bir şey değil. Sırf Orta
Doğuya yönelmeyelim, soydaşlarımızı görmeyelim diye bizi içimizde Türk-Kürt
Suriye-Afganistan- Bulgaristan kardeşliğine fitil yaktı. Her ne kadar parçalara
bölündüysek; Kıbrıs’ı, Azerbaycan’ı, Türkmenistan’ı, Özbekistan’ı,
Kazakistan’ı, Kırgızistan’ı olsun soydaşlarımızla ve Müslüman kardeşlerimizle
ruhumuz bir bizim.
Oktay Sinanoğlu’nun dediği gibi “Türklük ile Müslümanlık ı ayırmak
bir Amerikan oyunudur. Türk’ü Müslüman lafına, Müslümanı da Türk lafına düşman
ettiler.” Sonrasında Faşist bir güruh türedi. Gündemimize birden ırkçılık adı
altında meseleler damga vurdu.
Bizler Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak zalimin ezdiği mazlumu
kardeş bildik. Yedirdik, içirdik, giydirdik. Askerimizle, devletimizle sahip
çıktık. Ama ne yazık ki beş parmağında beşi bir olmadığından içimizde batının
uşakları fitil yakmaya devam etmekten yorulmadılar. Nerede bir olay patlak
verse, Suriyeliden, Afganlıdan bildiler. Geçenlerde İstanbul Kadıköy’de
dolaşırken çok fazla İngiliz’ine Fransız’ına hatta Yahudi’sine denk geldim. Her
yeri esir almışlar sanki başka ülkeye seyahat etmiş gibiydim. Bunların burada
ne işi var desem haksızlık yapmış olacağım. Lakin nedir onlara bu kadar saygı
göstermenin sebebi; giyiniş tarzları mı, fazla mı laikler ya da çok mu modern
takılıyorlar? Asıl o beğenilmeyen, dışlanan insanları bu hale getirenler, özenilen,
çağdaş görünümlü millettir.
Son
olarak Üstat Halil İnalcık’ın sözüyle bitirmek istiyorum: “Karamsarlık
korkaklıktır. Türkiye büyüktür. 1500 yıllık bir tarihimiz var. Canımızla,
başımızla bu büyüklüğü devam ettirmeliyiz. Bırakıp kaçmak ihanettir bence. Eğer
noksanlar varsa gidermeye uğraşmalıyız. Bu devletin tarihine yakışır şekilde
yaşamalı ve çok çalışmalıyız.”