28 Ekim 2018 Pazar

Bir Bakar mısınız?


Zehra Tokur
Özür dilerim bir bakar mısınız, boynunuz ağrımadı mı batıya bakmaktan? Diye sormak istediğim çok insan var. Oyunların içinde oyun olan, memleketimin her bir köşesine göz dikmiş, sağdan soldan bizleri yıkmaya çalışan, zamanında bizden çalıp bizlere satmaları yetmemiş gibi, medeniyet adı altında yapmadıklarını bırakmamış bir millete nasıl özenilir?!
Bizi ilmek ilmek ayırmaya çalışanlara göz yumarsak göz yumacak bile gözümüz kalmaz. Anlam veremiyorum. Birkaç gün önce hocamın bana attığı iki şarkı parçasını dinledim. Sonrasında ise parçaları aynı kişinin seslendirdiği ve bu kişinin Türkçeyi hiç bilmediği halde kusursuz bir eser ortaya çıkarmasına fazlaca şaşırmıştım. İkinci parçanın da kulağıma biraz yabancı geldiğine dair yorumuma Kazakça diliyle söylediğini öğrendiğimde şaşkınlığıma şaşkınlık katmıştım. Yani demem o ki soydaşlarımız bizim izimizden yürürken bizler de batıya bakmaktan arkamıza dönmek aklımıza gelmiyor. Batının o kara yüzü karşısında daha nasıl ona kukla olunur?
Dinimize, dilimize sahip çıkmak bizlere ata emaneti. Türkçemize sahip çıkmak varken okey demeye devam mı edelim?! Bizleri oyalamaya çalışan dış güçlerin yaptığı, bizi sağır ve kör etmekten başka bir şey değil. Sırf Orta Doğuya yönelmeyelim, soydaşlarımızı görmeyelim diye bizi içimizde Türk-Kürt Suriye-Afganistan- Bulgaristan kardeşliğine fitil yaktı. Her ne kadar parçalara bölündüysek; Kıbrıs’ı, Azerbaycan’ı, Türkmenistan’ı, Özbekistan’ı, Kazakistan’ı, Kırgızistan’ı olsun soydaşlarımızla ve Müslüman kardeşlerimizle ruhumuz bir bizim.
Oktay Sinanoğlu’nun dediği gibi “Türklük ile Müslümanlık ı ayırmak bir Amerikan oyunudur. Türk’ü Müslüman lafına, Müslümanı da Türk lafına düşman ettiler.” Sonrasında Faşist bir güruh türedi. Gündemimize birden ırkçılık adı altında meseleler damga vurdu.
Bizler Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak zalimin ezdiği mazlumu kardeş bildik. Yedirdik, içirdik, giydirdik. Askerimizle, devletimizle sahip çıktık. Ama ne yazık ki beş parmağında beşi bir olmadığından içimizde batının uşakları fitil yakmaya devam etmekten yorulmadılar. Nerede bir olay patlak verse, Suriyeliden, Afganlıdan bildiler. Geçenlerde İstanbul Kadıköy’de dolaşırken çok fazla İngiliz’ine Fransız’ına hatta Yahudi’sine denk geldim. Her yeri esir almışlar sanki başka ülkeye seyahat etmiş gibiydim. Bunların burada ne işi var desem haksızlık yapmış olacağım. Lakin nedir onlara bu kadar saygı göstermenin sebebi; giyiniş tarzları mı, fazla mı laikler ya da çok mu modern takılıyorlar? Asıl o beğenilmeyen, dışlanan insanları bu hale getirenler, özenilen, çağdaş görünümlü millettir.
Son olarak Üstat Halil İnalcık’ın sözüyle bitirmek istiyorum: “Karamsarlık korkaklıktır. Türkiye büyüktür. 1500 yıllık bir tarihimiz var. Canımızla, başımızla bu büyüklüğü devam ettirmeliyiz. Bırakıp kaçmak ihanettir bence. Eğer noksanlar varsa gidermeye uğraşmalıyız. Bu devletin tarihine yakışır şekilde yaşamalı ve çok çalışmalıyız.