10 Eylül 2018 Pazartesi

Özgürlüğün Caddesi

Zehra Tokur

Bir ses vurmuştu gökyüzünden, yeryüzüne. Bir ses ki vicdanları rahatsız eden, bir ateş ki bedenlerimizi yok edip gökyüzüne uğurlayan. Geceyi apansız aydınlatan bombaların, sokak-sokak ezilenleri ezen tankların ürkütücü sesleri ruhlarımızı dehşete düşürüyordu. Sanki ölümün adımları usul-usul yaklaşıyordu bedenlerimize. Sahi nedir, bu gözü dönmüş zalimlerin derdi? dinimizi yok etmek mi yoksa ruhlarımızı mı?
Kurşunların deldiği kömür renkli pervazlı pencereden bakıyordum yırtılmış perdenin aralığından. Gözlerim gökyüzünde uçurtmaların uçuştuğunu hayal ederken füzelerin gözlerimi korkuttuğunu görüyorum. Ve ardından sokağın diğer ucunda başörtülü kadının kucağında 3 aylık bebeğin, feryatlı annenin kollarında ağlayışları sessizliği an be an yırtıyordu kulaklarımda. Harabelik evlerin ayakları altında kalmış sesimizi duyan yok mu? Diye serzenişlerde bulunan insanların çığlığına koşanların yardımı kurtarıyordu o bedenleri. Hepimizin misafirliği elbet zamanı dolduğunda bitecekti. Tıpkı ailemi kaybettiğim o vakitlerin bende bittiği gibi… Direniyorum, ailem sevdiklerin bilhassa dinim için. Çünkü büyük zaferler, büyük bedeller ister derdi babam. Kendisi de bir kurşuna teslim etti ruhunu.  Kardeşlerim kim bilir parçalanan vatanın kaybolmaya yüz tutmuş yerlerinde. Savaşın bedelini kimsesiz ödüyordum. Hayatımın bir zamanlar oyunlar oynadığımız sokakların yerini cesetler almıştı. Bu bir savaş değil, katliamdı. Hayallerimizi, umutlarımızı öldüren katliam…
Kaçanlar, ölümün pençesinden sıyrılıyordu ama, benim kaçacak yerim yoktu. Bu vatan atalarımızdan emanet, öleceksem kanla kurtarılan topraklarda can veririm. Kolay değildi savaş altında yaşam. En son ne zaman ekmek parçası yedim hatırlamıyorum. Ne kadar oldu gülümsemeyeli?! Ne zaman başım okşandı bilmiyorum. Aksine bombaların patladığı yel acımasızca okşuyordu başımızı. Karnımız aç ve bir şeyler yemek istiyoruz, bomba sesleri beynimizi kemiriyor adeta... Ve biz bunca çaresizliğin imtihanını veriyoruz.
Bizlerin yardımına, gücümüze güç katacak Allahın ebabillerini Muhammed’in (sav) ordusunu bekliyoruz sabırla.  Allah Resulünün sözünü tutan yok mu aranızda hani “Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. Ona zülüm etmez” di bu çağrıya da mı kulaklarınız sağır! Açlıktan midesine taş bağlayan Muhammedin (sav) ümmeti olarak Sofranızda bize de bir dilim ekmek yok mu? Umutlarımıza sahip çıkacak yok mu? Çünkü umutlarımız, hayallerimiz bombardımanların çıkardığı grimsi tozla uçup gittiler. Öyleyse özgürlüğün caddesinde bize de yeriniz var mı???