Bir ses
vurmuştu gökyüzünden, yeryüzüne. Bir ses ki vicdanları rahatsız eden, bir ateş
ki bedenlerimizi yok edip gökyüzüne uğurlayan. Geceyi apansız aydınlatan
bombaların, sokak-sokak ezilenleri ezen tankların ürkütücü sesleri ruhlarımızı
dehşete düşürüyordu. Sanki ölümün adımları usul-usul yaklaşıyordu
bedenlerimize. Sahi nedir, bu gözü dönmüş zalimlerin derdi? dinimizi yok etmek
mi yoksa ruhlarımızı mı?
Kurşunların deldiği kömür renkli pervazlı pencereden bakıyordum yırtılmış
perdenin aralığından. Gözlerim gökyüzünde uçurtmaların uçuştuğunu hayal ederken
füzelerin gözlerimi korkuttuğunu görüyorum. Ve ardından sokağın diğer ucunda
başörtülü kadının kucağında 3 aylık bebeğin, feryatlı annenin kollarında
ağlayışları sessizliği an be an yırtıyordu kulaklarımda. Harabelik evlerin
ayakları altında kalmış sesimizi duyan yok mu? Diye serzenişlerde bulunan
insanların çığlığına koşanların yardımı kurtarıyordu o bedenleri. Hepimizin
misafirliği elbet zamanı dolduğunda bitecekti. Tıpkı ailemi kaybettiğim o
vakitlerin bende bittiği gibi… Direniyorum, ailem sevdiklerin bilhassa dinim
için. Çünkü büyük zaferler, büyük bedeller ister derdi babam. Kendisi de
bir kurşuna teslim etti ruhunu.
Kardeşlerim kim bilir parçalanan vatanın kaybolmaya yüz tutmuş
yerlerinde. Savaşın bedelini kimsesiz ödüyordum. Hayatımın bir zamanlar oyunlar
oynadığımız sokakların yerini cesetler almıştı. Bu bir savaş değil, katliamdı.
Hayallerimizi, umutlarımızı öldüren katliam…
Kaçanlar,
ölümün pençesinden sıyrılıyordu ama, benim kaçacak yerim yoktu. Bu vatan
atalarımızdan emanet, öleceksem kanla kurtarılan topraklarda can veririm. Kolay
değildi savaş altında yaşam. En son ne zaman ekmek parçası yedim
hatırlamıyorum. Ne kadar oldu gülümsemeyeli?! Ne zaman başım okşandı bilmiyorum.
Aksine bombaların patladığı yel acımasızca okşuyordu başımızı. Karnımız aç ve
bir şeyler yemek istiyoruz, bomba sesleri beynimizi kemiriyor adeta... Ve biz
bunca çaresizliğin imtihanını veriyoruz.
Bizlerin yardımına, gücümüze güç katacak Allahın ebabillerini Muhammed’in (sav)
ordusunu bekliyoruz sabırla. Allah
Resulünün sözünü tutan yok mu aranızda hani “Müslüman Müslüman’ın kardeşidir.
Ona zülüm etmez” di bu çağrıya da mı kulaklarınız sağır! Açlıktan midesine taş
bağlayan Muhammedin (sav) ümmeti olarak Sofranızda bize de bir dilim ekmek yok
mu? Umutlarımıza sahip çıkacak yok mu? Çünkü umutlarımız, hayallerimiz
bombardımanların çıkardığı grimsi tozla uçup gittiler. Öyleyse özgürlüğün
caddesinde bize de yeriniz var mı???