Senan Kazımoğlu
Birkaç gün önce mahalle camimizin imamı benden Yaz Kuran Kursuna gelen çocuklar için tarihimiz ve ecdadımızla ilgili bir konuşma yapmamı rica etti. Ben de hocamızın ricasını kırmayarak çocuklara tarihin önemi, tarihimizi neden sevmeliyiz ve ecdadımızın kahramanlıklarından bahsettim. Derken konu Suriye konusuna geldi. Çocuklara Suriyelilerle ilgili ne düşündüklerini sordum. Aman Ya Rabbi, yaşları 8 ila 14 arasında değişen çocuklardan öyle bir nefret söylemleri duydum ki, dondum kaldım. Sözüm ona, bizim mahalle de Konya’nın dindar mahallelerinden sayılıyor.
Çocuklar evin aynasıdır derler. Dolayısıyla o sözleri o yaştaki, çocukların düşünmesinin imkanı yok. Bu düşünceler ebeveynlerinin veya çevresindeki insanların düşünceleri. Bu düşüncelerden yola çıkarak bu yazımda Suriyelilerle ilgili doğru bilinen 3 yanlıştan bahsetmek istiyorum.
Suriyelilerle ilgili yanlış bilinen şeylerin en başında Suriyelilerin savaşmayıp vatanından kaçtığı iddia ediliyor. Doğrusu şuan Suriye’de yaşanan iç savaş. Bu savaşta doğru yanlış bir-bine karışmış durumda. Orada olanların çoğu kime karşı savaştığını bile bilmiyor. Tarihi sürece de bakarsak 100 yıl önce Suriye bizim topraklardı. Bugün oluşan şartlardan dolayı Suriyelilerin Türkiye’ye gelmesi kaçmak oluyorsa demek ki o günün şartlarına göre Suriye’ni Fransızlara bırakmamız da bizim kaçmamız oluyor. Hem kaldı ki bugün Suriye’de kalıp savaşanlar, Suriye’den kaçan halkın iki katı.
İkinci yanlış, Suriyelilere devlet para veriyor, onlarda çalışmadan rahat yaşıyorlar. Sivil toplum Kuruluşları hariç bugün Türkiye Cumhuriyeti resmi olarak Suriyelilere para yardımı yapmıyor. Daha önceleri çeşitli yollardan çok az istisnai durumlarda yapılmışsa da şuan hiç bir yardım söz konusu değildir. Sivil Toplum Kuruluşları da yardımlarını daha çok erzak ve giyecek yardımı olarak yapıyor. Bugün benim de tanıdığım pek çok Suriyeli (bunlar içinde engelli olan da var) hala zor şartlarda birçoğumuzun cesaret bile edemeyeceği ağır işlerde az bir ücret karşılığında çalışıyor.
Üçüncü yanlış, Suriyeliler bizim gece-gündüz girmek için çalıştığımız üniversitelere sınavsız giriyor. Genel olarak Türkiye vatandaşı olmayan öğrenciler Türkiye’deki birçok üniversiteye Yabancı Öğrenci Sınavı (YÖS) ile alınıyor. Bu sınav sadece Suriyeliler için değil dünyanın bütün ülkelerinden gelen öğrenciler için geçerlidir. Ayrıca farklı memleketlerden Türkiye’ye Yüksek Lisans veya Doktora için gelen öğrencileri üniversiteler kendi prosedürlerine göre sınavsız da kabul ediyor. Bu zaman o öğrencinin harç bedeli yerli öğrencinin harç bedelinden 3 kat daha fazla oluyor. Buna Suriyeliler de dahildir.
Suriyelilerle ilgili doğru bilinen yanlışları saydıktan sonra, son olarak bir meseleye de temas etmek istiyorum. Suriye konusunda konuştuğumuz zaman bazıları, erkekler gidip savaşsın kadınlarına ve çocuklarına biz bakarız diyor. Biraz empati yapalım. Allah aşkına bugün hangi birimiz annemizi, bacımızı, kızımızı, hanımımızı tanımadığımız bir ülkeye başıboş şekilde bırakabiliriz? Öyle bakarım demekle de olmuyor. Bugün maalesef Suriyeli başıboş kalan kadınların nasıl istismar olunduğu, hatta bazen amansızca katledildiği her kese malum. Bu lafı söyleyenlerin çoğu da bugüne kadar tek bir Suriyeliye hayrı geçmemiş birileri.
Sonuç olarak, bugün sırf Suriyeli diye onlara yapılan hakaretler, aşağılamalar hepsi birer ırkçılıktır. Allah Rasulünün (s.a.s): “Sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız” (Müslim, İman 93-94) hadisine binaen cennete girmenin bir yolu da Suriyeli kardeşlerimizi sevmekten geçer.