6 Mayıs 2018 Pazar

Taziye

Simge Cesur 
Bu satırlara bir dilekte bulunarak başlamak istiyorum. Allah rahmet eylesin...
Çok değil iki-üç gün önce "İçimizden Eksildi" başlıklı şiirle karşılaştım. Öyle ya yıllardır memleketimden uzaktayım ve bugün hemşehrime rastlamıştım. Ne diyordu :
Artık heyecanlandırmıyor beni
Garlar, peronlar, benzin istasyonları
Uykulu mola yerleri, yabancılıklar

.
.

Bir yerlerde beklediğini sandığımız büyük rüyalar
Galiba artık heyecanlandırmıyor kimseyi...


diye devam eden şiir oldu duygularımın hemşehri.
Bizler kat kat binaların debdebesine kani olmadan sonsuz düzlüklere meftun kendi halinde insanlarız. Niçin vurgunuz garlara, peronlara, uykulu mola yerlerine? Cevabı kolay mı sanıyorsunuz? Gelin bir anlatın yüreği göçebe olanlara. Siz hiç ait olduğunuz memlekette, sokakta, evde kendinizi göçebe hissettiniz mi? Gidecek yer bulamadığımızda seyahatimizi kitaplara yaptık. Anlatacak kimsemiz olmadığında hemdert bildik roman kahramanlarını. Yani yalanlardan, ihsas edilen paragraflardan, bililtizam sergilenen kinlerinden felâh bulmak için yaşadık göçebe... Ait olamazdık. Olmamalıydık. Hayâlarını tahrip eden zihniyetler muvafık değildi bizim üç aşağı beş yukarı sokaklarımıza, pencüse muhabbetlerimize, güzide komşularımıza ve sabahın ilk vakti kokusu kendinden önce gelen gazete kağıdına sarılı ucundan koparılan ekmeğin tadına, diz çöktüğümüz sofraya, bir yudum suya, sonundaki 'Elhamdülillah' a muvafık değildi. Bizde saadetin muvazenesi vardı ki geride kalan hiçbir şeyi geçmemeliydi. Binaenaleyh mutluluğundan bîzar muharip gibi gözyaşı kalelerini muhasır ettik. Sizin cabadan kahkahalarınız asırlardır döktüğümüz yaşları satın alır mı sandınız? Yanıldınız. Bu bozrak hayallerinizi tasavvur edecek olursak  kendinizi bizcileyin gösterme çabanız cali bir samimiyet niteliğinde olacaktır. Bizler yazdığını yakmayan insanlarız. Beklentilerimiz vardır ki onlar ne mukaddestir; kimi zaman Fatih'in kılıcında, kimi zaman dokuz ayın sonsuz yaşama tekabül ettiği bir serüvende. Siz öz değerlerinin mesuliyetini kabul etmeyenler. Daha ne diyeyim bir kemanım var birde tel ve yay arasında ağlayan nağmelerim.
Velhasıl ölüm ölü taklidi yaptıkça yaşayan her beden mahşere kadar pencerelerinden giren gün ışığını göremeyecek kadar kör olacak. Seher yeli de vurunca beşeriyetin kapısına tutsak nağmeler haykıracak bülbül...