8 Mart 2018 Perşembe

Yağmurlu Bir 8 Mart


Füruğ Efrasiyab
Yağmurlu bir gün aydı… Yine aydı, yine, yeniden… Kendisine Tanrının bir şans daha verdiğini görerek mutlu uyandı. Üstelik yağmurla başlayan yeni gün, kasvetli bir gökyüzüne sahip olsa da, Patience kâbus görmeden uyandığını düşünerek tekrar tekrar mutlu oldu. Sanırım uyguladığı tedavi ne kadar inanmasa da işe yarıyordu.
Dışarısı… Ne kadar da boğuk… Ne kadar da kendisi gibi… Her neyse diyerek postallarını giydi… Sarı şemsiye ve siyah postallarıyla yağmur damlalarına basa basa ilerlerken yerdeki yağmur birikintisinin önüne durup otobüs beklemeye başladı.
Bilirsiniz… Beklemek fazlasıyla boğucudur. Tıpkı yağmurlu bir gün kadar boğucu… O bekleme anlarında -ki neyi beklediğinize göre yaptığınız abuk sabuk haller değişir- her şeyi yaparsınız vaktin bitmesi için… Patience’de postalının burnuyla birikintiyi bir o yana bir bu yana savuruyordu. İçinde kendi yansımasını gördüğü yağmur birikintisini… Biraz çamurlu biraz berrak görünen bu birikintiye bakıp içinden atamadığı geçmişi düşündü…
Tüm bu duyguların kafasında mermi gibi birer birer patlamasına engel olmak için telefonunu karıştırmaya başladı. Takdir edilir ki bu küçük alet düşünmemenin en büyük ilacı… Ekranda geçen tuhaf videolara boş boş bakıp beynini bir miktar daha boşaltmasına kendince müsaade etme eylemi... Tam da bu arada ekranda bir kare gözüne ilişti. Bir saniyelik zaman diliminin bu kadar uzun sürebildiğini o an fark etti. Sanki video ekranı kaplayacak kadar büyümüştü adeta. Ağlamaktan bitap bir kadın konuşuyordu… Kızı yakılarak katledilmiş bir kadın… Otobüse bindi diye öldürülmüş... Okuldan geliyor diye bu muameleyi hak görmüşler ona... Henüz bunu atlatamamışken başka bir fotoğraf karesi daha dikildi karşısına… Ceset torbasının içinde bir kadın… Kocası tarafından öldürülüp cesedi parçalara ayrılmış… Zorla evlendirildiği kocası şimdide katili olmuş… Bitti mi? Keşke bitseydi. Boşandığı eşi tarafından sürekli tehdit edilip karakola başvuran bir kadın gördü şimdi de… Muhtemelen öldürülene kadar bir daha haberlere çıkmaz.
Ekranda kaydırarak uzaklaşmaya çalıştığı bu haberlerden, bu kadınlardan utandı. Kendinden utandı. Korktu. Her kadın gibi oda maalesef bu makine gibi işleyen düzene dişli olabilirdi. Elini çantasının içine soktu. Evet! Biber gazı oradaydı. Çantadan alıp cebine götürdü ve elini cebinden çıkarmadı. Biber gazını tutuyordu. Bir çareye sarılır gibi. Sanki bir çare olacak gibi…