Füruğ Efrasiyab
Yağmurlu
bir gün aydı… Yine aydı, yine, yeniden… Kendisine Tanrının bir şans daha
verdiğini görerek mutlu uyandı. Üstelik yağmurla başlayan yeni gün, kasvetli
bir gökyüzüne sahip olsa da, Patience kâbus görmeden uyandığını düşünerek
tekrar tekrar mutlu oldu. Sanırım uyguladığı tedavi ne kadar inanmasa da işe
yarıyordu.
Dışarısı…
Ne kadar da boğuk… Ne kadar da kendisi gibi… Her neyse diyerek postallarını
giydi… Sarı şemsiye ve siyah postallarıyla yağmur damlalarına basa basa
ilerlerken yerdeki yağmur birikintisinin önüne durup otobüs beklemeye başladı.
Bilirsiniz… Beklemek fazlasıyla boğucudur. Tıpkı yağmurlu bir gün kadar boğucu…
O bekleme anlarında -ki neyi beklediğinize göre yaptığınız abuk sabuk haller
değişir- her şeyi yaparsınız vaktin bitmesi için… Patience’de postalının
burnuyla birikintiyi bir o yana bir bu yana savuruyordu. İçinde kendi
yansımasını gördüğü yağmur birikintisini… Biraz çamurlu biraz berrak görünen bu
birikintiye bakıp içinden atamadığı geçmişi düşündü…
Tüm
bu duyguların kafasında mermi gibi birer birer patlamasına engel olmak için
telefonunu karıştırmaya başladı. Takdir edilir ki bu küçük alet düşünmemenin en
büyük ilacı… Ekranda geçen tuhaf videolara boş boş bakıp beynini bir miktar
daha boşaltmasına kendince müsaade etme eylemi... Tam da bu arada ekranda bir
kare gözüne ilişti. Bir saniyelik zaman diliminin bu kadar uzun sürebildiğini o
an fark etti. Sanki video ekranı kaplayacak kadar büyümüştü adeta. Ağlamaktan bitap
bir kadın konuşuyordu… Kızı yakılarak katledilmiş bir kadın… Otobüse bindi diye
öldürülmüş... Okuldan geliyor diye bu muameleyi hak görmüşler ona... Henüz bunu
atlatamamışken başka bir fotoğraf karesi daha dikildi karşısına… Ceset torbasının
içinde bir kadın… Kocası tarafından öldürülüp cesedi parçalara ayrılmış… Zorla
evlendirildiği kocası şimdide katili olmuş… Bitti mi? Keşke bitseydi. Boşandığı
eşi tarafından sürekli tehdit edilip karakola başvuran bir kadın gördü şimdi de…
Muhtemelen öldürülene kadar bir daha haberlere çıkmaz.
Ekranda
kaydırarak uzaklaşmaya çalıştığı bu haberlerden, bu kadınlardan utandı.
Kendinden utandı. Korktu. Her kadın gibi oda maalesef bu makine gibi işleyen
düzene dişli olabilirdi. Elini çantasının içine soktu. Evet! Biber gazı
oradaydı. Çantadan alıp cebine götürdü ve elini cebinden çıkarmadı. Biber
gazını tutuyordu. Bir çareye sarılır gibi. Sanki bir çare olacak gibi…