Şimdiye
kadar okumuş olduğunuz kadın konusundaki yazılarımın devamı niteliğinde,
günümüz kadınına değinmeden evvel Osmanlı kadını ve Cumhuriyet dönemi kadınından
bahsetmenin doğru olacağı kanaatindeyim. Bu yazımda sizlere Osmanlı kadınından;
bir sonraki yazımda ise Cumhuriyet dönemi kadınından ve onların
faaliyetlerinden bahsedeceğim.
Osmanlı’da
kadın denince birçoğumuzun aklına ilk olarak gelen harem ve burada yaşanan hayat
oluyor… Bu durumun nedeni ise Osmanlı’nın harem hayatını, padişahların
kadınlarla ilişkisini Batı’nın bize gösterdiği şekilde doğru kabul edip böylesini
daha cazip bulmamızdır. Batılı yazarlar bu konuda çok yazmış hatta Osmanlı
haremine dair pek çok tasvir üretmişlerdir. Ancak gözden kaçırdığımız nokta
şudur ki o dönemde Batılı bir müellifin gelip haremi görebilme, haremi tasvir
edebilecek kadar bilgi sahibi olabilme şansı yoktur. Bir satıcının, harem
ahalisinden olmayan bir yöneticinin dahi hareme kolayca giremediğini
hatırlarsak Batılı yazarların yüzeysel bilgilerle; haremin belirli kısımlarını görebilenlerden
aldıkları yetersiz duyumlara göre haremi tasvir etmiş oldukları muhtemeldir. Böylece
bu durum, yapılan tasvirlerin doğruluğunu tartışmaya açık bir konuma
getirmektedir. Ayrıca şunu belirtmekte yarar vardır, Batı saraylarında
yaşananlara göre Osmanlı saraylarında yaşananlar daha mazbuttur. Bu da
gösteriyor ki bir Batılının gözünden Osmanlı kadınının doğru anlaşılabilmesi
neredeyse imkânsızdır. Kendi tarihimizi, kendimiz doğru kaynaklara ulaşabilme
gayreti güderek araştırdığımız vakit, Osmanlı’nın, Osmanlı’daki kadının
bildiğimizi sandığımızdan çok daha başka olduğunu göreceğiz.
Yerli
ve yabancı müelliflerin hakkında çok şey söyleyip yazdığı Osmanlı haremi,
İslam-Türk geleneğine uygun bir müessese olarak kurulmuş ve varlığını o şekilde
sürdürmüştür. Ancak XIV. yüzyıldan sonra Osmanlı siyaset ve idaresinde olduğu
gibi harem hayatı ve teşkilatında da bozulmalar baş göstermiştir. Bu durumun
nedeni olarak I. Ahmet’ten başlayarak XVII. Yüzyıl padişahlarının çocuk denecek
yaşta tahta çıkmaları ve uzun süre idarî hayatta söz sahibi olamamaları
gösterilmiştir. Sonuçta valide sultanlar daha önce olmadığı şekilde sarayda
nüfuzlarını artırmışlardır. III. Mehmed tarafından şehzadelerin sancağa çıkma
geleneğine son verilmesi, geleceğin padişahlarının haremde kapalı kalmalarına
sebep olmuş, bu durum yönetimi ve devlet düzenini olumsuz etkilemiştir. Böylece
devletin siyasetinde hatunların etkisi giderek artış göstermiştir
Harem,
okuma-yazma, dinî eğitim, musiki, dikiş-nakış gibi bütün eğitim işlerinin
görüldüğü bir nevi mektep işlevi görmüştür. Hareme, cariye adı altında alınan
Avrupa savaş esirlerinin büyük bir kısmı burada hizmetçi olarak görev yapmıştır.
Padişah sanılanın aksine, bunların birkaçıyla ilgilenmiş, diğerlerini ne bilmiş
ne de görmüştür. Yine zannedilenin aksine her hareketin kurala bağlı olduğu,
sıkı disiplin uygulanan haremde eğlenceler büyük bir özlemle beklenmiştir.
Bahsedildiği şekilde ne cariyeler ne de padişahlar haremde sürekli zevk-ü safa
içinde hayat sürmemişlerdir. Cariyeler burada hiyerarşik bir sistem içerisinde
üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmekle meşgul olmuşlardır. Bu
hiyerarşik sistem içerisinde haremin en yetkili kişisi harem ağası; en itibarlı
hanımı ise padişahın annesi olan valide sultanlardır. İkinci derecede nüfuzlu
olanlar padişahın hanımı olan haseki ya da gözdelerdir. Bu hatunların etki
alanları, Osmanlı öncesinde gördüğümüz devletlerde olduğu gibi maddi güçlerinin
de dâhil olmasıyla giderek artmış ve bazı dönemlerde olumsuzluklara sebep
olacak boyutlara ulaşmıştır.
Osmanlı klasik döneminde, Anadolu
Selçuklularında olduğu gibi hatunlar siyasal hayattan elini çekerek daha çok sosyal
hayatta etkinliğini devam ettirmiştir. Zira müesseselerini ve onların işleyiş
kurallarını Anadolu Selçuklularından alan Osmanlı’nın kadın konusunda farklı
bir tavır içerisine girmesi beklenemez. Ancak Hürrem, Nurbânû, Safiye, Kösem ve
Turhan Sultanlara baktığımızda Osmanlı hatunlarının, Anadolu Selçuklu hatunları
gibi siyasetten tamamen uzak durdukları söylenemez. Bahsi geçen bu hatunlar,
ellerindeki her türlü maddi, manevi güçlerini siyasî istekleri uğrunda
harcamaktan çekinmemişlerdir. Hürrem Sultan, Selçuklulardaki Terken Hatun gibi
oğlunu veliahd tayin ettirmek uğruna benzer faaliyetler içine girmiştir. Bu uğurda
şehzade Mustafa’yla mücadeleye başlamış ve onun taraftarı olan devlet
adamlarını ortadan kaldırmaya çalışmıştır. Osmanlı’da siyasî anlamda olumsuz
etkileri olan bu hatun, yaptırdığı hayır kurumlarıyla da dikkat çekmektedir.
Ayrıca başta Haseki Külliyesi olmak üzere diğer hayır kurumları için de yüksek
gelirli vakıflar bırakmıştır.
III. Murad’ın annesi Nurbânû Sultan,
devlet idaresinde etkin olan hatunlardan biridir. Venedikliler ve Fransızlarla
olan ilişkilerdeki etkisi dikkate değer niteliktedir. Siyaset dışında sosyal
faaliyetlerle, yaptırdığı hayır kurumlarıyla adından söz ettiren bir hatundur. Hatunun
Üsküdar’da inşa ettirdiği Atik Valide Sultan Külliyesi’nin içinde bulunan
kütüphane, bir kadın tarafından kurulan ilk kütüphane özelliğini taşımaktadır. III.
Murad’ın karısı olan Safiye Sultan, kayınvalidesi Nurbanu Sultan gibi devletin
iç işlerine olduğu gibi dış ilişkilerine de müdahale etmiştir. Yabancı
hükümdarlarla doğrudan mektuplaşıp diplomatik ilişkilerde bulunmuştur. İngiliz
kraliçesiyle hediyeleşmeleri sonucunda kraliçenin sarayda adeta destekçisi
olmuştur. Nurbanu Sultan gibi Venedik yanlısı tutum sergilemiştir. Yine bu
hatunun da yaptırdığı hayır kurumları bulunmaktadır.
Kösem
Sultan, Osmanlı’da siyasete etkisiyle adından sıkça söz ettiren bir hatundur.
Oğullarını tahta geçirmek konusunda ciddi çaba sarf etmiş, bunun haricinde
oğlunun tahttan azledilerek yerine torunu IV. Mehmed’in geçmesinde etkili olmuş
hatta oğlu İbrahim’in boğdurulmasında dahi parmağı olduğu söylenmiştir. IV.
Mehmet döneminde adet olduğu üzere eski valide sultanın saraydan ayrılıp
köşesine çekilmemesi, devlet işlerinde etkinliğini hâlâ koruması dolayısıyla
IV. Mehmed’in annesi Turhan Sultan da devlet işlerine karışmaya başlamıştır.
Böylece iki hatun arasında mücadele baş göstermiş, Turhan Sultan’ın
işbirlikçilerinden destek alarak Kösem Sultan’ı öldürtmesiyle bu amansız
mücadele sonuçlanmıştır. Kösem Sultan, IV. Murad, Sultan İbrahim ve IV. Mehmed
dönemlerine damgasını vurmuştur. Bu hatun da diğer hatunlar gibi siyasi
faaliyetlerinin yanında Üsküdar’daki Çinili Camii haricinde pek çok hayır
kurumu inşa ettirmiştir. Osmanlı’da bahsi geçen hatunlar, bu dönem siyasetine
kadın etkisini gösteren önemli örneklerdir. Ayrıca harem içerisinde oğullarını
veliaht ilan ettirmek isteyen gözdelerin birbirleriyle olan mücadeleleri siyaseti
etkileyen mühim olaylardandır.
Osmanlı
kadınının, Anadolu Selçuklularının devamı olarak kadının yönetimden ziyade sosyal
hayatta etkin oluşu, diğer kurumlarda meydana gelen çözülmeye paralel olarak
olumsuz anlamda değişiklik göstermiştir. Kadınlar devletin menfaatinden ziyade
şahsi menfaatlerini öncelikli tutarak devlette etkisi büyük hasarlara sebep
olmuşlardır. Ancak bu hatunlar siyasî uğraşlarının yanında sosyal faaliyetlerle
hayır işleriyle de meşgul olmuşlardır. Anadolu’nun imarında, İslamlaşmasında, devletin
gücünün giderek artmasıyla Osmanlı hatunları, önceki devletlerin hatunları
kadar hatta onlardan daha etkili olmuşlardır diyebiliriz. Allah (c.c.) onlardan
râzı olsun… Esen kalınız…