6 Mart 2018 Salı

Osmanlı'da Harem ve Hatunlar

Sümeyye Melek Öncel

Şimdiye kadar okumuş olduğunuz kadın konusundaki yazılarımın devamı niteliğinde, günümüz kadınına değinmeden evvel Osmanlı kadını ve Cumhuriyet dönemi kadınından bahsetmenin doğru olacağı kanaatindeyim. Bu yazımda sizlere Osmanlı kadınından; bir sonraki yazımda ise Cumhuriyet dönemi kadınından ve onların faaliyetlerinden bahsedeceğim.

Osmanlı’da kadın denince birçoğumuzun aklına ilk olarak gelen harem ve burada yaşanan hayat oluyor… Bu durumun nedeni ise Osmanlı’nın harem hayatını, padişahların kadınlarla ilişkisini Batı’nın bize gösterdiği şekilde doğru kabul edip böylesini daha cazip bulmamızdır. Batılı yazarlar bu konuda çok yazmış hatta Osmanlı haremine dair pek çok tasvir üretmişlerdir. Ancak gözden kaçırdığımız nokta şudur ki o dönemde Batılı bir müellifin gelip haremi görebilme, haremi tasvir edebilecek kadar bilgi sahibi olabilme şansı yoktur. Bir satıcının, harem ahalisinden olmayan bir yöneticinin dahi hareme kolayca giremediğini hatırlarsak Batılı yazarların yüzeysel bilgilerle;  haremin belirli kısımlarını görebilenlerden aldıkları yetersiz duyumlara göre haremi tasvir etmiş oldukları muhtemeldir. Böylece bu durum, yapılan tasvirlerin doğruluğunu tartışmaya açık bir konuma getirmektedir. Ayrıca şunu belirtmekte yarar vardır, Batı saraylarında yaşananlara göre Osmanlı saraylarında yaşananlar daha mazbuttur. Bu da gösteriyor ki bir Batılının gözünden Osmanlı kadınının doğru anlaşılabilmesi neredeyse imkânsızdır. Kendi tarihimizi, kendimiz doğru kaynaklara ulaşabilme gayreti güderek araştırdığımız vakit, Osmanlı’nın, Osmanlı’daki kadının bildiğimizi sandığımızdan çok daha başka olduğunu göreceğiz.
Yerli ve yabancı müelliflerin hakkında çok şey söyleyip yazdığı Osmanlı haremi, İslam-Türk geleneğine uygun bir müessese olarak kurulmuş ve varlığını o şekilde sürdürmüştür. Ancak XIV. yüzyıldan sonra Osmanlı siyaset ve idaresinde olduğu gibi harem hayatı ve teşkilatında da bozulmalar baş göstermiştir. Bu durumun nedeni olarak I. Ahmet’ten başlayarak XVII. Yüzyıl padişahlarının çocuk denecek yaşta tahta çıkmaları ve uzun süre idarî hayatta söz sahibi olamamaları gösterilmiştir. Sonuçta valide sultanlar daha önce olmadığı şekilde sarayda nüfuzlarını artırmışlardır. III. Mehmed tarafından şehzadelerin sancağa çıkma geleneğine son verilmesi, geleceğin padişahlarının haremde kapalı kalmalarına sebep olmuş, bu durum yönetimi ve devlet düzenini olumsuz etkilemiştir. Böylece devletin siyasetinde hatunların etkisi giderek artış göstermiştir
Harem, okuma-yazma, dinî eğitim, musiki, dikiş-nakış gibi bütün eğitim işlerinin görüldüğü bir nevi mektep işlevi görmüştür. Hareme, cariye adı altında alınan Avrupa savaş esirlerinin büyük bir kısmı burada hizmetçi olarak görev yapmıştır. Padişah sanılanın aksine, bunların birkaçıyla ilgilenmiş, diğerlerini ne bilmiş ne de görmüştür. Yine zannedilenin aksine her hareketin kurala bağlı olduğu, sıkı disiplin uygulanan haremde eğlenceler büyük bir özlemle beklenmiştir. Bahsedildiği şekilde ne cariyeler ne de padişahlar haremde sürekli zevk-ü safa içinde hayat sürmemişlerdir. Cariyeler burada hiyerarşik bir sistem içerisinde üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmekle meşgul olmuşlardır. Bu hiyerarşik sistem içerisinde haremin en yetkili kişisi harem ağası; en itibarlı hanımı ise padişahın annesi olan valide sultanlardır. İkinci derecede nüfuzlu olanlar padişahın hanımı olan haseki ya da gözdelerdir. Bu hatunların etki alanları, Osmanlı öncesinde gördüğümüz devletlerde olduğu gibi maddi güçlerinin de dâhil olmasıyla giderek artmış ve bazı dönemlerde olumsuzluklara sebep olacak boyutlara ulaşmıştır.
            Osmanlı klasik döneminde, Anadolu Selçuklularında olduğu gibi hatunlar siyasal hayattan elini çekerek daha çok sosyal hayatta etkinliğini devam ettirmiştir. Zira müesseselerini ve onların işleyiş kurallarını Anadolu Selçuklularından alan Osmanlı’nın kadın konusunda farklı bir tavır içerisine girmesi beklenemez. Ancak Hürrem, Nurbânû, Safiye, Kösem ve Turhan Sultanlara baktığımızda Osmanlı hatunlarının, Anadolu Selçuklu hatunları gibi siyasetten tamamen uzak durdukları söylenemez. Bahsi geçen bu hatunlar, ellerindeki her türlü maddi, manevi güçlerini siyasî istekleri uğrunda harcamaktan çekinmemişlerdir. Hürrem Sultan, Selçuklulardaki Terken Hatun gibi oğlunu veliahd tayin ettirmek uğruna benzer faaliyetler içine girmiştir. Bu uğurda şehzade Mustafa’yla mücadeleye başlamış ve onun taraftarı olan devlet adamlarını ortadan kaldırmaya çalışmıştır. Osmanlı’da siyasî anlamda olumsuz etkileri olan bu hatun, yaptırdığı hayır kurumlarıyla da dikkat çekmektedir. Ayrıca başta Haseki Külliyesi olmak üzere diğer hayır kurumları için de yüksek gelirli vakıflar bırakmıştır.
            III. Murad’ın annesi Nurbânû Sultan, devlet idaresinde etkin olan hatunlardan biridir. Venedikliler ve Fransızlarla olan ilişkilerdeki etkisi dikkate değer niteliktedir. Siyaset dışında sosyal faaliyetlerle, yaptırdığı hayır kurumlarıyla adından söz ettiren bir hatundur. Hatunun Üsküdar’da inşa ettirdiği Atik Valide Sultan Külliyesi’nin içinde bulunan kütüphane, bir kadın tarafından kurulan ilk kütüphane özelliğini taşımaktadır. III. Murad’ın karısı olan Safiye Sultan, kayınvalidesi Nurbanu Sultan gibi devletin iç işlerine olduğu gibi dış ilişkilerine de müdahale etmiştir. Yabancı hükümdarlarla doğrudan mektuplaşıp diplomatik ilişkilerde bulunmuştur. İngiliz kraliçesiyle hediyeleşmeleri sonucunda kraliçenin sarayda adeta destekçisi olmuştur. Nurbanu Sultan gibi Venedik yanlısı tutum sergilemiştir. Yine bu hatunun da yaptırdığı hayır kurumları bulunmaktadır.
Kösem Sultan, Osmanlı’da siyasete etkisiyle adından sıkça söz ettiren bir hatundur. Oğullarını tahta geçirmek konusunda ciddi çaba sarf etmiş, bunun haricinde oğlunun tahttan azledilerek yerine torunu IV. Mehmed’in geçmesinde etkili olmuş hatta oğlu İbrahim’in boğdurulmasında dahi parmağı olduğu söylenmiştir. IV. Mehmet döneminde adet olduğu üzere eski valide sultanın saraydan ayrılıp köşesine çekilmemesi, devlet işlerinde etkinliğini hâlâ koruması dolayısıyla IV. Mehmed’in annesi Turhan Sultan da devlet işlerine karışmaya başlamıştır. Böylece iki hatun arasında mücadele baş göstermiş, Turhan Sultan’ın işbirlikçilerinden destek alarak Kösem Sultan’ı öldürtmesiyle bu amansız mücadele sonuçlanmıştır. Kösem Sultan, IV. Murad, Sultan İbrahim ve IV. Mehmed dönemlerine damgasını vurmuştur. Bu hatun da diğer hatunlar gibi siyasi faaliyetlerinin yanında Üsküdar’daki Çinili Camii haricinde pek çok hayır kurumu inşa ettirmiştir. Osmanlı’da bahsi geçen hatunlar, bu dönem siyasetine kadın etkisini gösteren önemli örneklerdir. Ayrıca harem içerisinde oğullarını veliaht ilan ettirmek isteyen gözdelerin birbirleriyle olan mücadeleleri siyaseti etkileyen mühim olaylardandır.
Osmanlı kadınının, Anadolu Selçuklularının devamı olarak kadının yönetimden ziyade sosyal hayatta etkin oluşu, diğer kurumlarda meydana gelen çözülmeye paralel olarak olumsuz anlamda değişiklik göstermiştir. Kadınlar devletin menfaatinden ziyade şahsi menfaatlerini öncelikli tutarak devlette etkisi büyük hasarlara sebep olmuşlardır. Ancak bu hatunlar siyasî uğraşlarının yanında sosyal faaliyetlerle hayır işleriyle de meşgul olmuşlardır. Anadolu’nun imarında, İslamlaşmasında, devletin gücünün giderek artmasıyla Osmanlı hatunları, önceki devletlerin hatunları kadar hatta onlardan daha etkili olmuşlardır diyebiliriz. Allah (c.c.) onlardan râzı olsun… Esen kalınız…