25 Mart 2016 Cuma

Ömer KÜRKÇÜOĞLU - MONDROS’TAN MUSUL’A TÜRK İNGLİZ İLİŞKİLERİ (Kitap Özeti)

Mustafa BİDE
mstfbide.42@gmail.com


(NEÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih A.B.D. 
T.C. Tarihi Y.L. Öğrencisi)
                                                                                                         

I.DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ DÖNEMİ

Genel Olarak
            Osmanlı Devleti Batılı devletler içerisinde siyasi ve iktisadi ilişkiler yönünden en geç İngiltere ile bağlantıya geçmiştir. İngiltere’ye 1575 yılından 1798 yılına kadar 11 imtiyaz verilmiştir.
            İngiltere’nin Türklerle etkin siyasal ilişkileri XVIII. yüzyılda başlamıştır. İngiltere’nin Osmanlı’yla bağlantısı Türklerin Avrupa’ya girmesiyle değil İngiltere’nin doğuda büyük sömürgeler elde etmesiyle başlamıştır.
            Avrupa Devletleri arasındaki çatışma durumu Osmanlı Devleti’ni ortak bir cepheyle karşı karşıya kalmak tehlikesinden genellikle korumuştur. Avrupalı devletler arasındaki çatışmadan yararlanmak Osmanlı’nın 150 sene daha fazla yaşamasını sağlamıştır.
            Osmanlı Devleti XIX. yüzyılın son çeyreğine kadar Rusya karşısında İngiltere’ye dayanmıştır. İngiltere Osmanlı’yı tehdit etmeye başlayınca Osmanlı Devleti sırtını Almanya’ya dayamıştır.

1798 Yılının Önemi
          
    İngiltere ilk kez 1787 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Başbakan W.Pitt’in 27 Mart 1791’de Rusya’ya verdiği ültimatomla Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünün korunmasına duyduğu ilgiyi ortaya koymuştur.
      İngiltere’nin Kuzey Amerika’da yenilmesi yönünü tamamen doğuya çevirmesine neden olmuştur. Çünkü bu dönemde Napolyon Mısır’ı işgal etmiştir. Mısır İngiltere’nin sömürgesine giden yollar için oldukça önem taşımaktadır. Bunun nedeni Fransa’nın İngiltere’nin Doğu Akdeniz’deki çıkarlarını tehdit etmesidir.

1833 Yılının Önemi
         
   Navarin olayını izleyen Osmanlı-Rus Savaşı’nın sonunda 14 Eylül 1829 tarihli Edirne barışıyla Rusya hem Yunanistan’ın bağımsızlığını öngeren 22 Mart 1829 tarihli İngiliz-Fransız-Rus (Londra Protokolü)’nü Osmanlıya kabul ettirmişlerdir.
            Osmanlı Devleti, Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’nın ayaklanması karşısında yardım istediğinde, İngiltere aslında ayaklanmanın kendisi yönünden sakıncalarını gördüğünde bile bu ayaklanmaya sessiz kalmıştır. Bunun sonucunda da Osmanlı Rusya’dan yardım istemek zorunda kalmıştır. Sonuç olarak da 8 Temmuz 1833’te Hünkar İskelesi Antlaşması imzalanmıştır.
            Rusya İngiltere’nin çıkarlarını tehdit ettiği için İngiltere Osmanlıya verdiği notayla bu antlaşmayı protesto etmiştir.

1838 (Balta Limanı) Ticaret Sözleşmesi

İngiltere, Osmanlı Devletiyle “Tekellerin” yasaklanmasını öngören bir anlaşma imzalamaya sıcak bakıyordu. Böylelikle Mısır Valisi ekonomik yönden büyük zarara uğratılacaktı.
16 Ağustos 1838 Ticaret Sözleşmesi bu temel fikirle imzalandı. İngiltere Dışişleri Bakanı Palmerston : Viyana’daki büyük elçisine yolladığı 28 Haziran 1839 tarihli yazıda, İngiltere’nin Büyük Devletlerin çıkarları ve Avrupa barışının gereği olarak Türk İmparatorluğu’nun devamını temel amaç olarak gördüğünü belirtiyordu.

1841 Boğazlar Sözleşmesi
           
      13 Temmuz 1841’de Boğazlar Sözleşmesi imzalanmıştır. Buna göre Osmanlı Devleti ; barış zamanında yabancı savaş gemilerinin Boğazlardan geçemeyeceği ilkesini teyit ediyor, İngiltere ve diğer büyük devletler ise bu anlaşmaya uyacaklarını taahhüt ediyorlardı.
            Böylece hem kapalılık ilkesi hem de Boğazların statüsü uluslararası bir nitelik kazanmıştır. İngiltere bu anlaşmayla boğazları Rusya’ya kaptırmadığından büyük bir avantaj sağlamıştır.
1856 Paris Antlaşması
            İngiltere, Rusya’nın Osmanlıya saldırması üzerine Fransa’yla birlikte 12 Mart 1854’de Osmanlı Devleti’yle bir ittifak anlaşması imzalayarak Rusya’ya savaş ilan etmişlerdir.
            Kırım Savaşı, Rusya’nın yenilgisiyle sonuçlandı. 30 Mart 1856’da imzalanan Paris Barış Antlaşmasıyla Osmanlı Devleti, Avrupa Devletleri Topluluğu’na dahil edilmiştir. Böylelikle toprak bütünlüğü Avrupalı devletlerin garantisi altına alınmıştır.
1878 Yılının Önemi
İngiltere’nin girişimiyle Balkan sorununu görüşmek üzere 23 Aralık 1876’da İstanbul’da bir konferans toplandı. Osmanlı Hükümeti toplantı açılırken Meşrutiyet ilan etti. Osmanlı Devleti Balkanlarda ıslahat yapmayı reddedince bu konferans sonuç alınamayarak dağılmıştır.
Bunun üzerine Rusya 24 Nisan 1877’de Osmanlı Devleti’ne savaş açtı. İngiltere o zamana kadarki desteğine rağmen bu savaşa katılmadı. Ancak İstanbul’un Ruslar tarafından işgal edilmeyeceği konusunda Ruslardan güvence aldı. Tedbir amaçlı olarak da donanmasını Çanakkale önlerine kadar gönderdi.
1877-1878 (93 Harbi) : Osmanlı-Rus Savaşı, Türk-İngiliz ilişkilerinde bir dönüm noktasıdır. Bu savaş Osmanlı Devleti’nin zayıflığını göstermiştir. İngiltere Osmanlıyı tek başına Ruslara yedirmeyeceğinden dolayı Ayastefanos Antlaşmasının yerine Berlin’de kongre toplayarak 13 Temmuz 1878’de daha yumuşak şartlarla Berlin Antlaşmasını imzalattırmayı başarmıştır.
İngiltere’nin Parçalama Politikasının Başlaması
            İngiltere’nin yeni bir Rus saldırısına karşı Kıbrıs adasını 4 Haziran 1878’de Osmanlı Hükümetinden devralması, Osmanlı’nın toprak bütünlüğünü koruyor gibi gözükse de Osmanlının elinden yerine gelmeyecek bir toprak parçasının daha elinden çıktığını gösteriyordu.
            İngiltere uluslararası çıkarlarını düşündüğünde artık Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğü politikasından vazgeçip buralarda İngiltere’yi destekleyecek devletler kurmayı planlamıştır.


I.Dünya Savaşı Sonrası
İngiltere’nin Paylaşma Anlaşmaları
a)İstanbul Antlaşması
            Bu antlaşma İngilte-Fransa-Rusya arasında gerçekleşmiştir. Rusya bu antlaşmayla boğazlardaki çıkarlarını korumaya çalışmış ve boğazlar çevresinden toprak istemiştir. İngiltere ve Fransa Rusya’ya verdikleri cevapta bu iki devletin çıkarları kabul edildiği takdirde Rusya’nın isteklerinin makul şekilde kabul edileceğini söylemişlerdir.
b)Londra Anlaşması
            İtalya’yı İtilaf Devletleri’nin yanında savaşa sokmak üzere İngiltere, Fransa ve Rusya ile İtalya arasında 26 Nisan 1915’de Londra’da yapılan anlaşmada Türkiye üzerinden de pay verilmiştir.
c)Sykes  Picot Anlaşması
            Bu ikili Mart 1916 ayında Rusya’ya giderek Rus dış işleri bakanı Sazonov’la görüşmeler yaptılar. Rusya, Kuzeydoğu Anadolu’daki toprak isteklerinin kabul edilmesi şartıyla İngiliz-Fransız paylaşmasını benimsedi. İngiltere ve Fransa’da 13-26 Nisan ve 10-23 Mayıs 1916’da bunu kabul ettiler.
            Rusya, bağımsız bir Arap devleti veya Arap devletleri federasyonu kurulmasını ve Suriye, Adana ve Mezopotamya’nın İngiltere ile Fransa arasında paylaşılmasını kabul etmiştir.
            Fransa’da, Aladağ, Kayseri, Akdağ, Yıldızdağ, Zara, Eğin ve Harput arasında bulunan Anadolu topraklarını kesin sınırları sonradan tespit edilmek üzere alıyordu.
d)Saint-Jean de Maurienne Anlaşması
            19 Nisan 1917’de Saint Jean de Mauirienne’de İngiltere-Fransa-İtalya arasında yapılan görüşmeler sonunda anlaşmaya varıldı.
            Bu görüşmeler sonucunda İtalya’ya Mersin dışında Antalya, Konya, Aydın ve İzmir bölgeleri veriliyordu.
 Savaş Sonrasında İngiltere’nin Avrupa Politikası
            Savaş sonrası dünyası İngiltere’nin Avrupa sorunlarıyla daha fazla ilgilenmesini zorunlu kılmaktadır. 1918 Aralık ayında İngiltere’de parlamento seçimleri yapılmış ve Lloyd George çoğunluğu sağlayarak durumunu güçlendirmişti. Lloyd George Almanya’ya yüklü bir savaş tazminatı ödeteceğine söz vermiştir.
İngiliz – Fransız Antantının Sonu
            İngiltere’ye göre Almanya ve Rusya’nın yeniden canlanması kaçınılmazdı ve Fransa’nın özellikle Almanya’ya karşı uygulamak istediği “güvenlik çemberi” politikası çerçevesinde ittifak bağı kurduğu ülkeler bu iki devlete karşı etkin bir denge sağlayamazdı.
            Lloyd George Fransa ile görüş ayrılıklarının ortaya çıkmaya başladığı sıralarda Fransa’ya karşı Birleşik Amerika Başkanı Wilson’la bir denge sağlamıştır.

Türkiye’nin Durumu
İtilaf Devletlerinin İşgali
I.Dünya Savaşı Osmanlı Devleti için 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasıyla son bulmuştu. Sevr’in yürürlüğe konulamaması sonucunda Türklerle barış antlaşması verilen milli mücadelenin sonucunda 5 yıl sonra yapılmıştır.
Milli Mücadele o kadar çok ve değişik olaylarla doludur ki, bu görünüşü ile Kaos’u andırır. Sınırları belli olmayan bir ülke. İki ayrı hükümet. Çok cepheli harp. İç harp. İhtilal. Bir yanda bir devletin hızla çöküşü, beri yanda yeni bir devletin doğuşu . Kısacası iç içe girmiş, birbirinden ayrılması güç, bir olaylar zinciri…”  (Sabahattin Selek Anadolu İhtilali)
Sarayın Teslimiyetçi Tutumu
            1911 Türk-İtalyan Savaşından beri savaşlar birbirini izlemiştir. Yalnız Dünya Savaşındaki can kaybı 325 bindir. Mondros Mütarekesi’ne göre askeri güç ortadan kalkmıştır. Düşmana karşı kuvvet kullanılamayacağı fikri hem sarayda hem aydın kesimde hakimdi.
            Başta Sultan Vahdettin olmak üzere bir grup devlet adamı İngilizlerin himayesinin kabul edilmesini istiyorlardı. Vahdettin 12 Eylül 1919 tarihli gizli bir anlaşmayla İngiltere’nin himayesini kabul etmiştir.
Anadolu’daki Hareketin Doğuşu
            İstanbul’daki genel eğilimi reddeden kişilerin başında Mustafa Kemal gelmektedir. Mustafa Kemal, bütün bu hareketlere karşı Anadolu’da bir hareket başlatabileceğini düşünmektedir.
            Sultan Vahdettin’in veliahtlığı sırasında Almanya’ya yaptığı geziye Mustafa Kemal’de katılmıştı ve ikili arasında bir yakınlık doğmuştu. Fakat Vahdettin’in padişah olduktan sonraki değişen düşünceleri sebebiyle bu yakınlık kaybolmuştur.
İngiltere’nin Türkiye’ye Karşı Politikası
Genel amacı : Osmanlı İmparatorluğu’nun Yıkılması
            İngiltere Osmanlının yıkılmasını sağlayarak Yakın Doğu’daki durumunu ve özellikle Hindistan yolunun güvenliğini güçlendirmek istiyordu.
            Başbakan Lloyd George, 18 Ağustos 1919’da Avam Kamarası’nda yaptığı konuşmada Türkiye’yle yapılacak barış konusunda İngiltere’nin hayati çıkarları olduğunu söylüyor ve şunu ekliyordu : “İngiltere’nin Türkiye ile olan barış kadar yakından ilgisi bulunan başka hiçbir konusu yoktur. İmparatorluğun geleceği, Türkiye konusunda varılacak çözüme bağlıdır.”
Ermenistan’ın Desteklenmesi
            Rusya ile Türkiye arasında bir set çekmek isteyen İngiltere, Ermenistan mandasının Amerika’ya verilmesi için çalışmıştır.



Kürtlerin Desteklenmesi
            Kürtlerin mandaterliğini İngiltere üzerine almak istiyordu. Böylece İngiltere nüfuz alanı olan Mezopotomya ve İran’da yeni bir koz elde etmiş olacaktı.
İngiltere’nin Anadolu-İstanbul Çatışmasındaki Tutumu
            Sarayın İngiltere’ye yakın bir politikadan yana olmasına karşılık İngiltere’nin Osmanlı Hükümeti’ni desteklemesinden çok onu kullanmak istemesinden söz edilebilir. İngiltere Anadolu ve İstanbul arasında çıkacak olan bir iç savaşı desteklemektedir. Bu konuda da İstanbul Hükümetine silah ve para vaatlerinde bulunmuştur.
            İngiltere, İstanbul Hükümeti’nin başarısız olacağını anladığından artık muhatap olarak Ankara’yı almıştır.
Yunanistan’ın Desteklenmesi
            İngilizler, Yunanlılara İzmir ve 12 adayı vaat ediyordu. Fakat İngilizlerin desteklediği Yunan hareketi, Anadolu kuvvetleri tarafından bastırılmıştır.
İngiltere’nin Sevr Antlaşması’nı İmzalatması
            İngiltere Osmanlıya bu anlaşmayı 10 Ağustos 1920’de imzalattırmıştır.
Mustafa Kemal’in Amacı : Bağımsızlık
            Mustafa Kemal’in Anadolu Hareketinin önderi olarak seçtiği yol 23 Temmuz 1919’da toplanan Erzurum Kongresi’nde belirlenen şekilde “Bağımsızlıktır”. Bunu da şöyle ifade etmiştir :
            “Efendiler bu vaziyet karşısında bir tek karar vardı. O da hakimiyeti milliyeye müstenit, bilakaydüşart müstakil yeni bir Türk Devleti tesis etmek.”
            Bu da Son Osmanlı Mebusan Meclisi’nde kabul edilen Misak-ı Milliyle desteklenecektir.
Mustafa Kemal’in Yararlandığı Güçler
a)      İslam Etkeni
b)     Rusya Etkeni
c)      Müttefiklerin Ayrılıklarından Yararlanma
d)     İngiltere’ye Karşı İhtiyatın Elden Bırakılmaması
BARIŞIN KURULMASI DÖNEMİ (1922-1926)
            Büyük Savaşın kazanılması Türkiye’nin İngiltere’yle ilişkilerinde yeni bir dönem açmıştır.
**İngiltere, parçalama politikasına son vererek Türkiye’yi eşitlik temeline dayalı ilişkiler çerçevesi içinde Avrupa toplumunun bir üyesi olarak kabul etmek zorunda kalmıştır.
            1919-1922 döneminde Türkiye – İngiltere doğrudan savaşmamakla birlikte Türk – Yunan Savaşı’nın gerisinde bir çatışma bir dolaylı çatışma dönemi geçirdiler. Mudanya Mütarekesi savaş alanındaki çatışmaya son vermiştir.
LOZAN BARIŞ KONFERANSI
Genel Önemi
            Lozan’ın Türkiye ve 1919 sonrasının dünyası bakımından önemini bir yazar şöyle özetlemiştir : “1918 Kasımında herhangi bir kimse çıkıp da, bu ölüm döşeğindeki devletle nihai barışın ancak beş yıl sonra yapılabileceğini söyleseydi; sözlerine inanan olmaz, gülünür geçilirdi. Fakat, işte o inanılmaz şey gerçekleşti”.
Konferansın Sonucu
            20 Kasım 1922’de başlayıp 4 Şubat 1923’de özellikle kapitülasyonlar sorunu yüzünden kesildikten sonra 23-24 Nisan 1923’deki ikinci dönemiyle kapanan ve kesintisiyle 8 aylık bir sürede birçok sorunun tartışılmıştır.
Musul Sorunu
            İngiltere, petrol açısından önem taşıyan Musul’u Irak sınırları içerisinde tutmaya çalışmıştır.  Lord Curzon, buradaki Hristiyan nüfusunun fazla olmasından dolayı buranın Türklere verilmeyeceğini söylerken Kürtlerle Türklerin aynı soydan geldiklerini de reddetmiştir.
            Atatürk’ün Musul hakkında mecliste eleştirilere verdiği cevap : “Fakat bugün Musul meselesini halletmek istediğimiz vakit bu meselede karşımızda yalnızca İngiltere değil, Fransız, İtalyan, Japon ve bütün dünyanın düşmanları vardır. Yalnız karşı karşıya kaldığımız zaman İngilizlerle karşılaşacağız.  Musul’u bugün almak mümkündür. Bunu kolaylıkla yapabiliriz. Fakat başlatılan savaşın nasıl ve ne koşullarda biteceğini bilemeyiz.”