Mustafa BİDE
mstfbide.42@gmail.com
(NEÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü
Tarih A.B.D.
T.C. Tarihi Y.L. Öğrencisi)
T.C. Tarihi Y.L. Öğrencisi)
I.DÜNYA
SAVAŞI ÖNCESİ DÖNEMİ
Genel
Olarak
Osmanlı Devleti
Batılı devletler içerisinde siyasi ve iktisadi ilişkiler yönünden en geç
İngiltere ile bağlantıya geçmiştir. İngiltere’ye 1575 yılından 1798 yılına
kadar 11 imtiyaz verilmiştir.
İngiltere’nin Türklerle etkin siyasal ilişkileri XVIII.
yüzyılda başlamıştır. İngiltere’nin Osmanlı’yla bağlantısı Türklerin Avrupa’ya
girmesiyle değil İngiltere’nin doğuda büyük sömürgeler elde etmesiyle
başlamıştır.
Avrupa Devletleri arasındaki çatışma durumu Osmanlı
Devleti’ni ortak bir cepheyle karşı karşıya kalmak tehlikesinden genellikle
korumuştur. Avrupalı devletler arasındaki çatışmadan yararlanmak Osmanlı’nın
150 sene daha fazla yaşamasını sağlamıştır.
Osmanlı Devleti XIX. yüzyılın son çeyreğine kadar Rusya
karşısında İngiltere’ye dayanmıştır. İngiltere Osmanlı’yı tehdit etmeye
başlayınca Osmanlı Devleti sırtını Almanya’ya dayamıştır.
1798
Yılının Önemi
İngiltere ilk kez 1787 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında
Başbakan W.Pitt’in 27 Mart 1791’de Rusya’ya verdiği ültimatomla Osmanlı
Devleti’nin toprak bütünlüğünün korunmasına duyduğu ilgiyi ortaya koymuştur.
İngiltere’nin Kuzey Amerika’da yenilmesi yönünü tamamen
doğuya çevirmesine neden olmuştur. Çünkü bu dönemde Napolyon Mısır’ı işgal
etmiştir. Mısır İngiltere’nin sömürgesine giden yollar için oldukça önem taşımaktadır.
Bunun nedeni Fransa’nın İngiltere’nin Doğu Akdeniz’deki çıkarlarını tehdit
etmesidir.
1833
Yılının Önemi
Navarin olayını
izleyen Osmanlı-Rus Savaşı’nın sonunda 14 Eylül 1829 tarihli Edirne barışıyla
Rusya hem Yunanistan’ın bağımsızlığını öngeren 22 Mart 1829 tarihli
İngiliz-Fransız-Rus (Londra Protokolü)’nü Osmanlıya kabul ettirmişlerdir.
Osmanlı Devleti, Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’nın
ayaklanması karşısında yardım istediğinde, İngiltere aslında ayaklanmanın
kendisi yönünden sakıncalarını gördüğünde bile bu ayaklanmaya sessiz kalmıştır.
Bunun sonucunda da Osmanlı Rusya’dan yardım istemek zorunda kalmıştır. Sonuç
olarak da 8 Temmuz 1833’te Hünkar İskelesi Antlaşması imzalanmıştır.
Rusya İngiltere’nin çıkarlarını tehdit ettiği için
İngiltere Osmanlıya verdiği notayla bu antlaşmayı protesto etmiştir.
1838
(Balta Limanı) Ticaret Sözleşmesi
İngiltere,
Osmanlı Devletiyle “Tekellerin” yasaklanmasını öngören bir anlaşma imzalamaya
sıcak bakıyordu. Böylelikle Mısır Valisi ekonomik yönden büyük zarara
uğratılacaktı.
16
Ağustos 1838 Ticaret Sözleşmesi bu temel fikirle imzalandı. İngiltere Dışişleri
Bakanı Palmerston : Viyana’daki
büyük elçisine yolladığı 28 Haziran 1839 tarihli yazıda, İngiltere’nin Büyük
Devletlerin çıkarları ve Avrupa barışının gereği olarak Türk İmparatorluğu’nun
devamını temel amaç olarak gördüğünü belirtiyordu.
1841
Boğazlar Sözleşmesi
13 Temmuz 1841’de
Boğazlar Sözleşmesi imzalanmıştır. Buna göre Osmanlı Devleti ; barış zamanında
yabancı savaş gemilerinin Boğazlardan geçemeyeceği ilkesini teyit ediyor,
İngiltere ve diğer büyük devletler ise bu anlaşmaya uyacaklarını taahhüt ediyorlardı.
Böylece hem kapalılık ilkesi hem de Boğazların statüsü
uluslararası bir nitelik kazanmıştır. İngiltere bu anlaşmayla boğazları
Rusya’ya kaptırmadığından büyük bir avantaj sağlamıştır.
1856
Paris Antlaşması
İngiltere,
Rusya’nın Osmanlıya saldırması üzerine Fransa’yla birlikte 12 Mart 1854’de
Osmanlı Devleti’yle bir ittifak anlaşması imzalayarak Rusya’ya savaş ilan
etmişlerdir.
Kırım Savaşı, Rusya’nın yenilgisiyle sonuçlandı. 30 Mart
1856’da imzalanan Paris Barış Antlaşmasıyla Osmanlı Devleti, Avrupa Devletleri
Topluluğu’na dahil edilmiştir. Böylelikle toprak bütünlüğü Avrupalı devletlerin
garantisi altına alınmıştır.
1878
Yılının Önemi
İngiltere’nin
girişimiyle Balkan sorununu görüşmek üzere 23 Aralık 1876’da İstanbul’da bir
konferans toplandı. Osmanlı Hükümeti toplantı açılırken Meşrutiyet ilan etti.
Osmanlı Devleti Balkanlarda ıslahat yapmayı reddedince bu konferans sonuç alınamayarak
dağılmıştır.
Bunun
üzerine Rusya 24 Nisan 1877’de Osmanlı Devleti’ne savaş açtı. İngiltere o
zamana kadarki desteğine rağmen bu savaşa katılmadı. Ancak İstanbul’un Ruslar
tarafından işgal edilmeyeceği konusunda Ruslardan güvence aldı. Tedbir amaçlı
olarak da donanmasını Çanakkale önlerine kadar gönderdi.
1877-1878
(93 Harbi) : Osmanlı-Rus Savaşı, Türk-İngiliz ilişkilerinde bir dönüm
noktasıdır. Bu savaş Osmanlı Devleti’nin zayıflığını göstermiştir. İngiltere
Osmanlıyı tek başına Ruslara yedirmeyeceğinden dolayı Ayastefanos Antlaşmasının
yerine Berlin’de kongre toplayarak 13 Temmuz 1878’de daha yumuşak şartlarla
Berlin Antlaşmasını imzalattırmayı başarmıştır.
İngiltere’nin
Parçalama Politikasının Başlaması
İngiltere’nin yeni
bir Rus saldırısına karşı Kıbrıs adasını 4 Haziran 1878’de Osmanlı Hükümetinden
devralması, Osmanlı’nın toprak bütünlüğünü koruyor gibi gözükse de Osmanlının
elinden yerine gelmeyecek bir toprak parçasının daha elinden çıktığını gösteriyordu.
İngiltere uluslararası çıkarlarını düşündüğünde artık
Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğü politikasından vazgeçip buralarda
İngiltere’yi destekleyecek devletler kurmayı planlamıştır.
I.Dünya
Savaşı Sonrası
İngiltere’nin
Paylaşma Anlaşmaları
a)İstanbul
Antlaşması
Bu antlaşma
İngilte-Fransa-Rusya arasında gerçekleşmiştir. Rusya bu antlaşmayla
boğazlardaki çıkarlarını korumaya çalışmış ve boğazlar çevresinden toprak
istemiştir. İngiltere ve Fransa Rusya’ya verdikleri cevapta bu iki devletin
çıkarları kabul edildiği takdirde Rusya’nın isteklerinin makul şekilde kabul
edileceğini söylemişlerdir.
b)Londra
Anlaşması
İtalya’yı İtilaf
Devletleri’nin yanında savaşa sokmak üzere İngiltere, Fransa ve Rusya ile
İtalya arasında 26 Nisan 1915’de Londra’da yapılan anlaşmada Türkiye üzerinden
de pay verilmiştir.
c)Sykes Picot Anlaşması
Bu ikili Mart 1916 ayında Rusya’ya giderek Rus dış işleri
bakanı Sazonov’la görüşmeler yaptılar. Rusya, Kuzeydoğu Anadolu’daki toprak
isteklerinin kabul edilmesi şartıyla İngiliz-Fransız paylaşmasını benimsedi.
İngiltere ve Fransa’da 13-26 Nisan ve 10-23 Mayıs 1916’da bunu kabul ettiler.
Rusya, bağımsız bir Arap devleti veya Arap devletleri
federasyonu kurulmasını ve Suriye, Adana ve Mezopotamya’nın İngiltere ile
Fransa arasında paylaşılmasını kabul etmiştir.
Fransa’da, Aladağ, Kayseri, Akdağ, Yıldızdağ, Zara, Eğin
ve Harput arasında bulunan Anadolu topraklarını kesin sınırları sonradan tespit
edilmek üzere alıyordu.
d)Saint-Jean
de Maurienne Anlaşması
19 Nisan 1917’de Saint Jean de Mauirienne’de
İngiltere-Fransa-İtalya arasında yapılan görüşmeler sonunda anlaşmaya varıldı.
Bu görüşmeler sonucunda İtalya’ya Mersin dışında Antalya,
Konya, Aydın ve İzmir bölgeleri veriliyordu.
Savaş
Sonrasında İngiltere’nin Avrupa Politikası
Savaş sonrası dünyası İngiltere’nin Avrupa sorunlarıyla
daha fazla ilgilenmesini zorunlu kılmaktadır. 1918 Aralık ayında İngiltere’de
parlamento seçimleri yapılmış ve Lloyd George çoğunluğu sağlayarak durumunu
güçlendirmişti. Lloyd George Almanya’ya yüklü bir savaş tazminatı ödeteceğine
söz vermiştir.
İngiliz
– Fransız Antantının Sonu
İngiltere’ye göre Almanya ve Rusya’nın yeniden canlanması
kaçınılmazdı ve Fransa’nın özellikle Almanya’ya karşı uygulamak istediği
“güvenlik çemberi” politikası çerçevesinde ittifak bağı kurduğu ülkeler bu iki
devlete karşı etkin bir denge sağlayamazdı.
Lloyd George Fransa ile görüş ayrılıklarının ortaya
çıkmaya başladığı sıralarda Fransa’ya karşı Birleşik Amerika Başkanı Wilson’la
bir denge sağlamıştır.
Türkiye’nin
Durumu
İtilaf
Devletlerinin İşgali
I.Dünya
Savaşı Osmanlı Devleti için 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasıyla
son bulmuştu. Sevr’in yürürlüğe konulamaması sonucunda Türklerle barış
antlaşması verilen milli mücadelenin sonucunda 5 yıl sonra yapılmıştır.
“Milli Mücadele o kadar çok ve değişik olaylarla
doludur ki, bu görünüşü ile Kaos’u andırır. Sınırları belli olmayan bir ülke.
İki ayrı hükümet. Çok cepheli harp. İç harp. İhtilal. Bir yanda bir devletin
hızla çöküşü, beri yanda yeni bir devletin doğuşu . Kısacası iç içe girmiş,
birbirinden ayrılması güç, bir olaylar zinciri…” (Sabahattin Selek Anadolu İhtilali)
Sarayın
Teslimiyetçi Tutumu
1911 Türk-İtalyan Savaşından beri savaşlar birbirini
izlemiştir. Yalnız Dünya Savaşındaki can kaybı 325 bindir. Mondros
Mütarekesi’ne göre askeri güç ortadan kalkmıştır. Düşmana karşı kuvvet
kullanılamayacağı fikri hem sarayda hem aydın kesimde hakimdi.
Başta Sultan Vahdettin olmak üzere bir grup devlet adamı
İngilizlerin himayesinin kabul edilmesini istiyorlardı. Vahdettin 12 Eylül 1919 tarihli gizli bir anlaşmayla
İngiltere’nin himayesini kabul etmiştir.
Anadolu’daki
Hareketin Doğuşu
İstanbul’daki genel eğilimi reddeden kişilerin başında
Mustafa Kemal gelmektedir. Mustafa Kemal, bütün bu hareketlere karşı Anadolu’da
bir hareket başlatabileceğini düşünmektedir.
Sultan Vahdettin’in veliahtlığı sırasında Almanya’ya
yaptığı geziye Mustafa Kemal’de katılmıştı ve ikili arasında bir yakınlık
doğmuştu. Fakat Vahdettin’in padişah olduktan sonraki değişen düşünceleri
sebebiyle bu yakınlık kaybolmuştur.
İngiltere’nin
Türkiye’ye Karşı Politikası
Genel
amacı : Osmanlı İmparatorluğu’nun Yıkılması
İngiltere Osmanlının yıkılmasını sağlayarak Yakın
Doğu’daki durumunu ve özellikle Hindistan yolunun güvenliğini güçlendirmek
istiyordu.
Başbakan Lloyd George, 18 Ağustos 1919’da Avam
Kamarası’nda yaptığı konuşmada Türkiye’yle yapılacak barış konusunda
İngiltere’nin hayati çıkarları olduğunu söylüyor ve şunu ekliyordu : “İngiltere’nin Türkiye ile olan barış kadar
yakından ilgisi bulunan başka hiçbir konusu yoktur. İmparatorluğun geleceği,
Türkiye konusunda varılacak çözüme bağlıdır.”
Ermenistan’ın
Desteklenmesi
Rusya ile Türkiye arasında bir set çekmek isteyen
İngiltere, Ermenistan mandasının Amerika’ya verilmesi için çalışmıştır.
Kürtlerin
Desteklenmesi
Kürtlerin
mandaterliğini İngiltere üzerine almak istiyordu. Böylece İngiltere nüfuz alanı
olan Mezopotomya ve İran’da yeni bir koz elde etmiş olacaktı.
İngiltere’nin
Anadolu-İstanbul Çatışmasındaki Tutumu
Sarayın İngiltere’ye yakın bir politikadan yana olmasına
karşılık İngiltere’nin Osmanlı Hükümeti’ni desteklemesinden çok onu kullanmak
istemesinden söz edilebilir. İngiltere Anadolu ve İstanbul arasında çıkacak
olan bir iç savaşı desteklemektedir. Bu konuda da İstanbul Hükümetine silah ve
para vaatlerinde bulunmuştur.
İngiltere, İstanbul Hükümeti’nin başarısız olacağını
anladığından artık muhatap olarak Ankara’yı almıştır.
Yunanistan’ın
Desteklenmesi
İngilizler, Yunanlılara İzmir ve 12 adayı vaat ediyordu.
Fakat İngilizlerin desteklediği Yunan hareketi, Anadolu kuvvetleri tarafından
bastırılmıştır.
İngiltere’nin
Sevr Antlaşması’nı İmzalatması
İngiltere Osmanlıya bu anlaşmayı 10 Ağustos 1920’de
imzalattırmıştır.
Mustafa
Kemal’in Amacı : Bağımsızlık
Mustafa Kemal’in
Anadolu Hareketinin önderi olarak seçtiği yol 23 Temmuz 1919’da toplanan
Erzurum Kongresi’nde belirlenen şekilde “Bağımsızlıktır”.
Bunu da şöyle ifade etmiştir :
“Efendiler bu vaziyet karşısında bir
tek karar vardı. O da hakimiyeti milliyeye müstenit, bilakaydüşart müstakil
yeni bir Türk Devleti tesis etmek.”
Bu da Son Osmanlı Mebusan Meclisi’nde kabul edilen
Misak-ı Milliyle desteklenecektir.
Mustafa
Kemal’in Yararlandığı Güçler
a) İslam
Etkeni
b) Rusya
Etkeni
c) Müttefiklerin
Ayrılıklarından Yararlanma
d) İngiltere’ye
Karşı İhtiyatın Elden Bırakılmaması
BARIŞIN
KURULMASI DÖNEMİ (1922-1926)
Büyük Savaşın
kazanılması Türkiye’nin İngiltere’yle ilişkilerinde yeni bir dönem açmıştır.
**İngiltere, parçalama
politikasına son vererek Türkiye’yi eşitlik temeline dayalı ilişkiler çerçevesi
içinde Avrupa toplumunun bir üyesi olarak kabul etmek zorunda kalmıştır.
1919-1922 döneminde Türkiye – İngiltere doğrudan
savaşmamakla birlikte Türk – Yunan Savaşı’nın gerisinde bir çatışma bir dolaylı
çatışma dönemi geçirdiler. Mudanya Mütarekesi savaş alanındaki çatışmaya son
vermiştir.
LOZAN
BARIŞ KONFERANSI
Genel
Önemi
Lozan’ın Türkiye
ve 1919 sonrasının dünyası bakımından önemini bir yazar şöyle özetlemiştir : “1918 Kasımında herhangi bir kimse çıkıp da,
bu ölüm döşeğindeki devletle nihai barışın ancak beş yıl sonra yapılabileceğini
söyleseydi; sözlerine inanan olmaz, gülünür geçilirdi. Fakat, işte o inanılmaz
şey gerçekleşti”.
Konferansın
Sonucu
20 Kasım 1922’de başlayıp 4 Şubat 1923’de özellikle
kapitülasyonlar sorunu yüzünden kesildikten sonra 23-24 Nisan 1923’deki ikinci
dönemiyle kapanan ve kesintisiyle 8 aylık bir sürede birçok sorunun
tartışılmıştır.
Musul
Sorunu
İngiltere, petrol açısından önem taşıyan Musul’u Irak
sınırları içerisinde tutmaya çalışmıştır.
Lord Curzon, buradaki Hristiyan nüfusunun fazla olmasından dolayı
buranın Türklere verilmeyeceğini söylerken Kürtlerle Türklerin aynı soydan geldiklerini
de reddetmiştir.
Atatürk’ün Musul hakkında mecliste eleştirilere verdiği
cevap : “Fakat bugün Musul meselesini
halletmek istediğimiz vakit bu meselede karşımızda yalnızca İngiltere değil,
Fransız, İtalyan, Japon ve bütün dünyanın düşmanları vardır. Yalnız karşı
karşıya kaldığımız zaman İngilizlerle karşılaşacağız. Musul’u bugün almak mümkündür. Bunu
kolaylıkla yapabiliriz. Fakat başlatılan savaşın nasıl ve ne koşullarda
biteceğini bilemeyiz.”