Senan Kazımoğlu
Geçen gün, Babamurad isminde Türkmenistanlı bir
arkadaşım bana, Karatay Tatlıcak mahallesinde oturan, Afganistanlı Türkmen
dededen bahsetti. Dedenin bilgili birisi olduğundan ve en önemlisi elinde tüm
Türk Milletinin soyağacının yazılı olduğu bir şecerenin varlığını anlattı. Tabi
bunu duyunca da, dede ile tanışmak istedim. Daha önceden tanıdığımız torununu
da arayarak, önce ziyaret etmek için müsade istedik. Memnuniyetlerini
bildirince de Babamurad ve Irak Türkmenlerinden olan Ali isminde arkadaş ile
beraber dedeni ziyarete gittik. Niyetimiz dedeni ziyaret edip hayır duasını
aldıktan sonra, ilminden yayarlanıp, şecereni de görmekti.
Tatlıcak mahallesine ilk vardığımda dikkatimi çeken
Türkmen kiyafetindeki insanlar oldu. İlk izlenimim, buranın Türkmen mahallesi
olduğuydu. Tabi burada Türkmenlerden başka yaşayanlar da var. Fakat Türkmenler
hemen kendilerini belli ediyorlar.
Dedenin torunu bizi mahallede karşılayarak, dedenin
yaşadığı eve götürdü. Odaya girdiğimizde bizi ayakta karşılayan Abdullah
dedenin içtenlikle bize sarılışı, biranda üçümüzü de kendine bağladı. Abdullah
dedenin hoş ve samimi sohbeti, ikramları,
bizi sanki Tatlıcak’da değil de, Türkistan’daymış gibi hissettirdi. O Türkmence
ve Türkiye Türkçesi karışık tatlı konuşması, sıcakkanlılığı, yüreğindeki din ve
millet sevgisi bizi kendisine hayran bıraktı. Sanki dedeni ilk defa değil de,
yıllardır tanıyormuşuz gibi geldi bize. Kendi dedemiz kadar çok sevdik ve
benimsedik.
Dede konuşmaya başlayınca boş adam olmadığını,
görüp-geçirmiş biri olduğu hemen fark ediliyor. Bize gezdiği gördüğü yerlerden
anılarını anlattı. Ardından, Türkmen milli şairlerinden şiirler, beyitler
okudu. Sohbetin ortasında Abdullah dede şecereyi getirdi. Gerçekten muhteşemdi.
1 metre uzunluğunda ağaç şeklinde Türk milletlerinin boylarını gösteren bir
şecereydi. Bundan ilave 2 şecere daha vardı ama, en genişi buydu. Türkiye’de bu
kadar geniş bir şecerenin olmadığına eminim. Olsa dahi daha ortaya çıkarılmamış.
Abdullah dede şecereyle ilgili konuşurken, şecereni,
soy ilmini bilen alim kişilerden aldığını söyledi. Kendisinde sadece bir nüshalarının
olduğunu söyleyen Abdullah dede, bu soyağacının kaybetmekten çok korktuğunu
anlattı. Bizde kendisinden izin alarak soyağacını bilgisayarla taratıp, dijital
ortama alarak muhafaza ettik. Artık kaybolma riski bulunmuyor.
Abdullah dedeyle konuşurk, Türk Dünyasıyla ilgili
elinde sadece şecere bulunmadığını, ayrıca, farklı dillerde yazılmış ve Türkiye’de
bulunmayan Türk diline, milli kimliğine, kültürüne, önemli şahsiyetlerine ait
kitapların da olduğunu gördük. Ama tabi bunların en önemlisi soyağacıydı.
İnşallah yakın zamanda soyağacıyla ilgili çalışmalarımız olacak.
Yazımın sonunda, ben buradan Abdullah dedeye bir kez
daha teşekkür ediyorum. Allah razı olsun dedem. Hoşsohbetin, sıcakkanlılığın,
samimiyetin, misafirperverliğin, verdiğin bilgiler ve en önemlisi şecere için
tekrardan teşekkür ederiz. Allah sana uzun ve sihatli ömür nasip etsin. Amin.