Şimdiye
kadar okumuş olduğunuz yazılarımızda yönetici kadınlarını anlatmıştık… Bu
yazımızda yönetici kesim kadınından ziyade yönetilen kesim kadınının, Osmanlı
son döneminde diğer değişimlere paralel olarak çeşitli alanlarda yaşadığı
değişimlerden ve bu dönemde meydana gelen savaşlardaki etkinliğinden
bahsedeceğiz.
Osmanlı’da
kadının sosyal, ekonomik, hukukî konumu XIX. yüzyıla gelinceye kadar köklü değişimlere
uğramıştır. Batı’da kadınların çeşitli alanlarda yaşadığı değişiklikler İslam
dünyasına da tesir etmiştir. Bu etkilenmenin getirdiği değişimler, Osmanlı
coğrafyasında kadının konumunda kalıcı değişikliklerin ortaya çıkmasını, toplum
yapısının farklılaşmasını beraberinde getirmiştir. Osmanlı’da kadının eğitim
alanında yaşadığı ilk gelişmeler 1858’de kız rüşdiyelerinin açılmasıyla ortaya
çıkmıştır. Bunu 1870’de açılan kız öğretmen okulları takip etmiştir. Eğitim alanında
yaşanan ve kadınların sosyal hayatını şekillendiren bu değişimler diğer alanları
da peşi sıra etkilemiştir. Eğitim alanı haricinde kadınların sosyal ve ekonomik
hayatındaki gelişmelere, Osmanlı’nın XIX. yüzyıl sonlarında, ardından XX. yüzyıl
başlarında peş peşe girdiği savaşlar sebep olmuştur. Böyle bir süreçte,
savaşların da zorunlu kılmasıyla kadınlar, Cemiyyet-i İmdâdiyye, Hilâliahmer
Kadınlar Cemiyeti gibi çok sayıda cemiyet kurarak sosyal hayattaki
etkinliklerini artırarak devam ettirmişlerdir.
Osmanlı’nın
son dönemlerinde Balkan savaşları ve devamında yapılan savaşlarla erkeklerin
çalışma alanları olan fabrikalarda ortaya çıkan işçi boşluğunu kadınlar
doldurmuştur. Kadınların iş hayatına atılmasıyla sosyal ve ekonomik hayatta
etkinlikleri giderek artmıştır. Onların sosyal hayatta bu şekilde ön plana
çıkmasıyla Osmanlı aydınları arasında, kadının evlenme boşanma hakkı, örtünme
ve sosyal hayattaki rolü gibi kadın haklarına dâhil mevzular tartışılmaya
başlanmıştır. Bu tartışmalar Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte kadının konumunda
meydana gelen köklü değişimleri de etkilemiştir.
Osmanlı’nın
son dönemi ile Kurtuluş Savaşı arasındaki zorlu süreçte yönetici kesim kadınlarının
yanı sıra toplumun çeşitli tabakalarından kadınların sosyal hayatta etkin
olmasıyla kadının bu denli ön plana çıkmasını, hakkında tartışmalar yapılmaya
başlanmasını; özellikle savaşlar dolayısıyla erkeklerin iş alanlarına kadınların
dâhil olması etkilemiştir diyebiliriz. Çünkü yönetilen kesim kadını o vakte
kadar çeşitli faaliyetlerle, oluşumlarla zaman zaman siyasete, farklı iş
alanlarına dâhil olsa da bu dönemdeki kadar çoğunlukta ve etkin olamamıştır. Bu
dönemde yaşanan olayların ortaya çıkardığı şartlara bağlı olarak savaşa giden erkeklerden
boşalan yeri kadınlar doldurmak zorunda kalmıştır. Hatta kadınlar sadece
belirli iş alanlarına dâhil olmakla kalmamış gerektiğinde cephede görev
almışlar ya da cephe gerisindeki faaliyetlerle uğraşmışlardır. Nene Hatun bu
konuda verebileceğimiz öncelikli örneğimizdir. 1877’de Rusların ilerleyişi
Erzurum’da duyulduğu vakit Nene Hatun, şehrin kadınlarını toplamış ellerine
geçirdikleri kazma, satır, baltalarla cesaretli bir savunma yapılarak düşmanın geri
püskürtülmesinde öncü rolü üstlenmiştir. Adını anmadan geçemeyeceğimiz bir diğer
hatun ise Kara Fatma’dır. Yine Doksan Üç Harbi denilen Türk-Rus savaşında, genç
yaşına rağmen etrafına kendisi gibi kadınları toplayarak alay teşkil etmiştir,
bir aşiret reisinin kızı olan Kara Fatma…
Çanakkale
Savaşı’nda kadınlar erkeklerle omuz omuza düşmana karşı savaşmışlar ve cephe
gerisinde çeşitli faaliyetlerle savaşa destek vermişlerdir. Özellikle Balkan
Muharebeleri sırasında tecrübe kazanan kadınlar, savaş süresince açtıkları
derneklerle büyük fedakârlık ve gayretle çalışarak erkekleri cephede kaderine
terk etmemiştir. Çanakkale Savaşı’nda erkeğin yanında cesaretle savaşan
kadınların olduğuna dair, yerli kaynakların yanı sıra yabancı arşivlerde de
bilgilere rastlanmaktadır. Çanakkale Savaşı’na katılan düşman askerlerinden
biriyle yapılan görüşmede asker: “Bir keskin nişancı Türk savaşçısını yakalamak
için operasyon düzenlediklerini, bu nişancıyı ele geçirip kadın olduğunu
gördüklerinde şaşırdıklarını…” aktarmıştır. Bunun gibi savaştaki cesaretinden
söz edilen, adı bilinen ya da bilinmeyen pek çok kadına rastlamak mümkündür.
Osmanlı’nın
verdiği bu savaşta sadece Türkiye sınırları içindeki kahraman kadınlar rol
oynamamıştır. Onların hâricinde eski Osmanlı topraklarından gelerek savaşa
katılan kadınlar da olmuştur. Gönüllü olarak Kosova’dan gelip Çanakkale
Savaşı’nda yer alan Zeynep Mido Çavuş bunlardan sadece biridir. Ailesi
Kosova’da bulunan Zeynep Mido Çavuş savaşa katılmak için tek başına gelmiş ve burada
şehit olmuştur.
Osmanlı
Devleti’ni, Birinci Dünya Savaşı’nda pek çok cepheye birden kuvvet sevk etmek
hem insan kaynağı yönünden hem de ekonomik açıdan büyük kayıplara uğratmıştır.
Erkek nüfuzun büyük oranda cepheye sevk edilmesiyle ailenin geçim yükü
kadınların omuzları üzerine bindiğinden kadınlarımız ekonomik hayatın içinde
daha fazla yer almak zorunda kalmışlardır. Eşlerinin işini eline alan, almak
zorunda kalan kadınlarla birlikte kadınların iş hayatına atılmalarında büyük
artışlar olmuştur. Devlet de eksilen iş gücünü tekrar sağlamak için kadınların
iş hayatına dâhil edilmelerine destek vermiştir.
Kadınlarımız
toplumdaki etkin rolünü, önceki dönemlerde olduğu gibi Kurtuluş Savaşı
esnasında yine göstermiştir. Gerek savaş gerisinde cephaneye malzeme taşımış
gerekse savaşta düşmana karşı cesaretle savaşmıştır. Selçuklu döneminde
kadınların örgütlenerek savaş dışında çeşitli işlerde istihdam edildikleri,
savaş zamanı düşmana cesaretle karşı koyarak mücadeleyi elden bırakmadıkları
Bacıyan-ı Rum teşkilatı gibi belirli birçok isim altında birleşmiş kadın
örgütünden bu dönemde de bahsetmek mümkündür. Kadınlar küçük gruplar halinde
Kurtuluş Savaşı öncesinde ve sonrasında vatansever faaliyetlerini devam
ettirmişlerdir. Bu dönemde oğluyla birlikte İzmit’te savaşmış Fatma Seher
Hanım, Gördesli Makbule, Küçük Nezahat, Ayşe Çavuş, Süreyya Sülün Hanım, Asker
Saime, Kılavuz Hatice, Tayyar Rahime, Mücahide Hatice Hanım, Şöhret Ana
isimlerinden haberdar olduğumuz vatansever kadınlardan sadece birkaçıdır. İsmini
burada zikretmediğimiz ya da ismi kaynaklarda geçmeyen, unutulmuş nice hatunlar
daha vardır ki onlara minnettarız. Allah onlardan râzı olsun…