Nerede
bir çekirge görsem aklıma kendinden vazgeçip Medine’yi savunmak için canını
ortaya koyan Fahreddin Paşa gelir.
Şimdi
diyeceksiniz ki çekirgenin mevzumuzla nasıl bir alakası olabilir? Şöyle anlatalım
o zaman…
Fahreddin
Paşa Osmanlı Devleti’nin en cengâver paşalarından birisi… Öyle ki İngiliz ajanı
Lawrence bile Paşa’dan bahsederken “Çöl Kaplanı” ifadesini kullanırdı. Bu büyük
komutan Birinci Dünya Savaşı’nı kaybettiğimiz ve Mondros Ateşkes Antlaşmasını
imzalamaya mecbur bırakıldığımız sırada yani 23 Mayıs 1916’da Medine’yi müdafaa
etmek için oraya gönderilmiş ve görevini hakkıyla ifa etmişti.
İngilizlerle
anlaşıp Osmanlı Devleti’ne karşı isyana başlayan Şerif Hüseyin ve yandaşları, Cidde,
Mekke ve Taife saldırınca sıranın Medine’ye geldiğini anlayan Paşa ve emrindeki
askerleri en iyi şekilde kutsal toprakları savunmuşlardı. Fahreddin Paşa bu
arada çok önemli bir hamle yaparak şu an Topkapı Sarayı’nda bulunan kutsal
emanetleri iki bin kişilik asker korumasıyla İstanbul’a göndermiş ve o
eserlerin İngilizlerin elinde bir nevi yok olup gitmesine engel olmuştu. Paşa o
kadar büyük bir aşkla bu toprakları koruyordu ki savaşı kaybettiğimize dair
haberler geldiği halde bile Medine’yi İngilizlerin ve onların uşaklarının eline
bırakmamak için elinden geleni yapıyordu. Emrindeki askerlerinin de Fahreddin
Paşaya inancı tamdı.
Fahreddin
Paşa yanındaki askerleri ile birlikte bilfiil direnmeyi sürdürdü. Çünkü her ne
pahasına olursa olsun ne bu toprakları ne de Hücre-i Saadet’i bırakmak
Osmanlı’dan koparmak istemiyordu. Bir süre sonra İngilizler merkezle Fahreddin
Paşa’nın irtibatını tamamen kesecek olan Hicaz Demiryollarının bombalanması
olayını gerçekleştirdi. Devletle tüm bağlantısı kopan, üstüne üstlük ilaç
bulmada ve erzak konusunda sıkıntı yaşayan Fahreddin Paşa açlık ve çaresizlik
içerisinde bir yol ararken Medine’yi çekirge sürüsü istila etmiş ve bu durumu
kimileri yeni bir felaket olarak görürken Fahreddin Paşa bunu fırsata
çevirmişti. Komutan 7 Haziran 1918’de “Çekirge Talimatnamesi” hazırlayarak
askerlerine yumuşak bir dille çekirge yemelerini söylüyordu. Ve tarih bir
komutan ve askerlerinin aylarca çekirge yiyerek Medine’yi müdafaa etmesini
yazıyordu.
Neticede
2 yıl yedi ay boyunca kahramanca direndiler. Fahreddin Paşa’nın talimatnamede
anlattığı gibi çekirgeleri yiyerek karınlarını doyurmaya çalıştılar. Bu durumda
bile Medine Kalesini tahliye etmesini söyleyen İstanbul Hükümetine karşın
Medine’yi bırakmaya gönlü el vermiyordu.
Ta ki Osmanlı Devleti’ni ele geçirenler tarafından devletin içinden düşman
tarafına geçmiş bir komutanın Medine’ye gelerek; “Savaş bitti… Fahreddin Paşa
sizi daha burada neden tutuyor evinize, ailenizin yanına dönsenize.” gibi
nifaklar sokup bazı askerleri geri döndürene kadar… Askerlerin büyük bir
çoğunluğu bu komutana inanıp yurda dönünce Fahreddin Paşa’nın da savunma gücü
zayıflamış oldu. Artık yapacak bir şey kalmadığını anlayan ama bu peygamber
kokan toprakları da bırakmayı bir türlü istemeyen Paşa, Hz. Muhammed’in türbesine
sığınıyordu. Yeşil kubbenin altında nöbet tutan asker, Mondros Mütarekesi’nin
imzalanmasından sonra 10 Ocak 1919’a kadar direnmeye devam edecekti.
Sonunda
bir baskınla Fahreddin Paşa tutuklandı. Yaka paça Hücre-i Saadetten çıkarılmak
istenen Fahreddin Paşa kılıcını İngilizlere ve onların uşaklarına vermektense Hücre-i
Saadete bıraktı.
Sonraki
yıllarda da hayatı önce esaret sonra yine askerlikle geçen Fahreddin Paşa
emekli oldu. 22 Kasım 1948’de kalp krizi sonucu vefat eden Paşa’nın mezarı
Rumelihisarı’ndaki Aşiyan Mezarlığı’ndadır.
Yeni
nesillerin de tanıması için adına kitaplar yazılıp, filmler çekilmesini
istediğim Fahreddin Paşa’yı ve tarihteki diğer kahramanları saygı ve sevgi ile
anıyorum. Vatan onlara hep minnettar kalacaktır.