İnsanın
var olduğu yerde, en ilkel ve basit biçimiyle de olsa din de var olmuştur.
İnanç, insanın yapısındadır ve insan, inancını şu ya da bu biçimde dışa
vurmaktadır. Günümüzde üç büyük
dinin (Musevilik, Hristiyanlık ve Müslümanlık) dışındaki dinler mitoloji olarak
değerlendirilmektedir. Bir dine inananlar olduğu sürece din vardır, o dine
inanan artık kalmamışsa o din mit haline gelmiştir. [1] Yunan mitolojisi Helen
coğrafyasında kabul gören paganizme ilişkin anlatılan kutsal hikâyenin bütününü
teşkil eder. Olimpos tanrıları ve onların serüvenleri etrafında dönen bu mitik
kurgu içerisinde kahramanlar olarak ifade edilen kategoride yer alan bazı
figürler esasında eskiçağ insanının inanç dünyasını Olimpos tanrıları kadar
şekillendirmekle birlikte akademik çalışmalarda yeteri kadar ele alınmamıştır.
Bunlardan birisi de kuşkusuz Asklepios’tur. [2]
Bunlardan birisi de kuşkusuz Asklepios’tur. [2]
Antik çağda gelenek
olduğu üzere tüm tanrılar ve tanrılaştırılmış kişiler hakkında bir veya daha
fazla efsane vardır ve Asklepios da bir istisna değildir.[3]
Asklepios, sağlık ve şifa tanrısıdır. Hemeros’un İlyada’sında “Kusursuz Hekim”
olarak adı geçen Asklepios[4],
sanat ve kahinat tanrısı olan Apollon’un oğludur. Asklepios’un doğumu ile ilgili
üç tane rivayet vardır.
İlk rivayete göre
Apollon, Tesallia kralı Phlegyas’ın kızı Koronis’e sevdalanmış ve onu hamile
bırakmıştır. Günlerden bir gün işi gereği Apollon,[5]
Delphoi’ye gitmesi gerekmiş ve sevdiği kadın Koronis’e göz kulak olması için o
zamanlar kar beyazı tüyleri olan bir kargayı görevlendirdi. Ne var ki
Apollon’un çocuğuna hamile olmasına rağmen Koronis, Apollon’un yokluğunu fırsat
bilerek uzun süredir gönlünü kaptırdığı Arkadyalı Elatos’un oğlu Iskhys’e haber
gönderip onunla beraber oldu. Koronis’in sadakatsizliğine şahit olan karga her
şeyi efendisine anlatmadan büyük kâhin Apollon, kehanetle olayı anlamıştı.
Tanrının gazabına ilk uğrayan zavallı karga oldu. Apollon onu, sevgilisine
yaklaşan Iskhys’in gözlerini çıkarmadığı için lanetledi ve kar beyazı tüylerini
gece karanlığına dönüştürdü. Yeryüzündeki bütün kargaların tüyleri bu olaydan
sonra siyaha büründü.
Apollon kendisine
yapılan bu ihaneti ikiz kız kardeşi Artemis’e anlattığında Tanrıça, bu durma
çok sinirlenmiş ve onlarca okla Koronis’i öldürür. Cesedi yakılmak üzereyken
Apollon alevler içinde Koronis’in karnındaki bebeği çıkarır ve Asklepios adını
verir[6].
Apollon, Asklepios’u büyütmesi için Kentaurlardan Kheiron’a verir. Kheiron,
yarı at yarı insan [7]şeklindedir.
Asklepios burada insanları iyileştirme sanatını ve avlanmayı öğrenmiştir.
Khylos olarak da çağrılan Arkadyalı Iskhys ise bazılarına göre Zeus’un
gönderdiği yıldırımla, [8]diğerlerine
göre ise bizzat Apollan tarafından öldürüldüğü söylenilmektedir.
Epidaurioslular
ise efsaneyi farklı bir biçimde anlatırlar. Tesallia kralı Phlegyas kızı
Koronis ile Epidaurios’un zenginliklerini ve onları ele geçirmenin yollarını
bulmak için gizlice bu ülkeye geldi. [9]Fakat
bu sırada Koronis babasından habersiz Apollon ile birlikte olup hamile kalmıştır.
Bu olayı babasının duymasını istemeyen Koronis Mytion dağında çocuğu tek başını
gizlice doğurur (bazı kaynaklarda Artemis ve Fataların yardımıyla) ve orada
bırakır. Bunun üzerin oraya bir keçi oraya gelir ve çocuğu emzirir, köpekte ona
bakar. Tam da bu sırada keçi ve köpeğin sahibi Aresthanas, bunu gördü.
Arethanas, bebeği alıp götüreceği sırada kundağı çepeçevre saran ışık çemberini
görünce korkar ve onu tanrısal kaderinin yolunda tek başına bırakmıştır.
Messenia
geleneği diğer geleneklerden tamamen uzaklaştırılmıştır. Asklepios’un annesi
olarak Leukippos’un kızı Arsince’nin oğlu olduğu ama Koronis tarafından
büyütüldüğü ileri sürülmektedir.
Asklepios’un doğumuyla
ilgili bu rivayetlerden genel olarak kabul görünen birincisidir. Yani yukarda
belirttiğimiz gibi Apollon’un alevler içinde yanan Koronis’in karnında bebeği
alıp Kherion’a vermişti.
Kheiron yanında
büyüttüğü Asklepios’a okuma- yazmayı ve bilgeliği öğretmiş, bunun yanı sıra
birbirinden değişik hastalıkları tedavi etme yöntemlerini öğretmiştir. Sağlığın
kaynağının doğada olduğunu iyi bilen Kheiron, Asklepios’a bu kaynağı o denli
kullanmayı öğretmiştir ki hastaları şifaya kavuşturmanın yanı sıra ölüleri de
diriltebiliyordu. Asklepios, Zeus’un oğlu Perseus’un öldürdüğü [10]Gorgonlardan
olan Medusa’nın kanını Atena’dan almış, bu kanla ölüleri diriltmiştir. Sağ
taraftaki damarlardan akan kanın zehirli, sol taraftaki akan kanın şifalı
olduğu söylenilmektedir. [11]Asklepios,
bu şifalı kanla ölüleri diriltme yoluna gitmiş, dirilttiği kişiler Kapaneus,
Lykurgos, Minos’un oğlu Glaukos ve Theseus’un oğlu Artemis’in sevgilisi olan
Hippolytos diriltmiştir. Bu durum yeraltı tanrısı olan Hades’i kızdırmış ve
Baştanrı Zeus’a şikayet etmiş. Zeus, ölülerin diriltilmesinin dünyanın düzenini
bozmasından korktuğu için Asklepios’u yıldırımlarıyla öldürülmüştür. Asklepios
öldüğü sırada elinde son dönemlerde yazdığı reçete bulunuyordu.[12] Bu
reçete o sırada bir otun üzerine düşmüş yağmurun yağmasıyla özü ota karışmış ve
her derde deva olan sarımsak meydana gelmiştir.
Bu olayı duyan Apollon
oğlu Asklepios’un öcünü almak için ilk önce Zeus’a yıldırımları bağışlayan
Kiklopları öldürmüş. Oğlu Asklepios’u Yılancı Takın Yıldızı olarak gökyüzüne
göndermiştir. [13]
Asklepios, hem Yunan
hem de Roma Sanatı’nda o dönemin heykellerde tercih edilen hekim görünümü ile
güçlü, bir yılanın tırmandığı bir asaya dayanmış uzun sakallı yaşlı bir adam
olarak gösterilmiştir. Yılan bu tanrının en önemli sembolüdür. Bunun nedeni
kısmen bu tür sürüngenlerin antik dönemde yaşamış insanlar tarafından hastalıkları
iyileştirmek için kullanılmış olmaları, kısmen de yılanın bilgeliğinin v.e
sağduyusunun mantıklı bir doktorun vazgeçilmez bir özelliği olmasıdır. [14]
Asklepios için kutsal
olan şeyler asa, kâse, bir demet bitki, horoz, köpek ve Yılan’dır.
Asklepios ve Tıp tarihi ile ilgili 78 sikke
belirlenmiştir. Bunlardan 41 tanesi Aigeai, 16 tanesi Irenopolis ve 21 tanesi
de diğer Kilikya şehirlerine aittir.
Asklepios’un
Çocukları
Asklepios’un Epione
adında bir eşi, Akesa, Iaso, Panakeia, Aigle, Podalerios, Makhoon, Telesphoros
ve Hygieia adlarında da çocukları olduğu bilinmektedir.
Asklepios’un ölümünden
sonra hekimlik sanatını kızı Hygieia
ve oğulları “Asklepiades” adında bir lonca düzeni içinde sürdürülmüştür.
Hygieia: Asklepios’un
kızlarından en meşhur olanı şüphesiz ki Hygieia’dır. Babası Asklepios hastaları
iyileştirirken kızı Hygieia da hastalıklardan koruma ve sağlıklı yaşamın
devamlılığını sağlar. Genel anlamda kurtarıcı ve tüm tehlikelere karşı sığınır
bir tanrıça olmuştur. Heykel ve rölieflerde genellikle bir elinde yılın diğer
elinde kase ile tasvir edilmiştir.
Asklepios’un çocukları
da babalarının bu özel yeteneğini kısmen de olsa almışlardır. Oğullarından
ikisi Makhoon ile Podalerios Troya Savaşı’nda
Agamennon’a eşlik etmişlerdir. Bu
savaşta hem savaşçı kahramanlar hem de yetenekli doktorlar olarak ün
kazanmışlardır. [15]
Akesa,
Iaso, Panakeia: İyileşme sürecinde görevli tanrıçalar.
Aigle:
Doğal güzellik tanrıçası.
Meditrina:
Uzun yaşam, sağlık ve şarap tanrıçası[16]
Telesphoros: Kapüşonlu mantoya sarılmış olarak betimlenen
oğlan figürü sağlık cini Telesphoros’dur. Çocuk şeklindeki tanrı figürü Roma
pantheonunda geç Helenistik Dönemde ortaya çıkar. [17]Mitoloji
açısından fazla bilgisi bulunmayan bu çocuk tanrıyı geç dönem kaynakları
Asklepios’un oğlu olarak tanımlamışlardır. Bazı kaynaklarda ise yardımcısı
olarak geçmektedir. Telesphoros, tedavi sanatının iyileşme ile sonuçlandığını
hastalığın sona erdiği ve mükemmel sağlığa kavuşulduğunu temsil eder.
Heykelleri büyük çoğunluğu izleyiciye dönük, ayakta ve dik durmaktadır. Çok
ender oturularak tasvir edilmiştir.[18]
Asklepionlar
Sağlık tanrısı Asklepios’un tapınaklarının bulunduğu
sağlık merkezlerine “Asklepion” denir. Asklepios adına 300’den fazla Asklepion
denilen sunak ve tapınaklar kurulmuştur. Bunların 63’ü hastane ve tapınak
özelliği taşımaktadır.[19] İlk önce sadece tapınak olan Asklepionlar
daha sonra sağlık merkezi işlevi görmeye başlamışlardır.[20] M.Ö.
6. yüzyılda ortaya çıkıp M.S. 4. yüzyılın başlarına kadar hizmet veren
Asklepieionlar arasında Epidauros, Kos ve Pergamon gibi tam
teşekküllü olanlar sayılı olup çoğunun birer tapınaktan ibaret olduğu
sanılmaktadır. Bunların dışında Trikka,
Rodas, Kridos[21]
ve Tiber’de önemli Asklepionlar arasında yer almaktadırlar.
Asklepios’u çok eski
bir hekim saymak gerekir. Yaşadığı zamandan yüz yıllar geçince zamanın
etkisiyle tanrılaştırılmıştır. Asklepios tapınaklarının hekimleri aynı zamanda
rahiptirler. Dinsel ve ruhsal etkiye inanarak telkin tedavilerinde başarılı
olmuşlardır.
Asklepionlarda,
abaton (uyku/incubation) odaları, anfitiyatro, kütüphane, tuvalet, banyo,
gezinti alanları ve istirahat odaları ve tapınaklar bulunmaktaydı. [22]İnsanlar
Tanrı Asklepios’a, onun mabetlerinde dertlerine şifa aramışlar ve bunu yaparken
de çoğunlukla, yaşadıkları sıkıntıyı teslim etmesi için bunlar gibi vücut
parçalarının modellerini sunmuşlardır.[23]
Tanrının dualarını
kazanması için kişi, büyük bir saflığa sahip olmalıydı. Bir Asklepieion’a gelen
hasta aşağıdaki kurallara uymak zorundaydı:
• Bir
kurban adamak (dana ve koç yanında çoğunlukla horoz),
• Banyo
yapmak (deniz kenarında kurulu olanlarda denizde yıkanmak),
• Oruç
tutmak,
• Asklepieion’un bahçesinde yatmak.[24]
Bu tedavi merkezlerine iyileşmeyecek hastalar ve
hamileler içeri alınmazdı. Uzaktan gelen yorgun ve bitkin hastalar propylon
avlusuna alınır. Asklepiadlar ( rahip/hekim) tarafından muane edilir, teşhis
konur ve iyileşecek gibi ise Asklepiona girmesine izin verilirdi.
Asklepionların ortaya çıkışı ve tıp alanındaki gelişmelerin birbirine paralel
gelişim gösterdiği anlaşılmaktadır.
Asklepion’a şifa bulmaya gelenlerin tedavisi her şeyden
önce temizlenmeye dayanıyordu. İyileşme amacıyla tanrıya dua edilip adak adanıp
oruç tutulurdu açlıktan bitap düştükten sonra şifalı yılanlar arasında bir
koyun postunun üzerine uykuya yatılıyordu, görülen rüyaların yorumlanması ve
telkin yoluyla tedavi uygulanıyordu.
Şifalı kutsal su, çamur banyoları, yararlı otlardan yapılan ilaçların
yanı sıra müzik ve düzenlenen törenlerde tedavi yöntemleri arasındadır[25]. Bu
bilgileri özellikler de rüyaların yorumlanması ile ilgili bilgilerin çoğu
kazılardan ele geçen yazıtların okunması sayesinde öğrenilmiştir.
Başlarda bu tedavi
merkezlerinde hastaların yalnız fiziksel rahatsızlıkları ile ilgileniliyordu;
seneler, hatta asırlar sonra ruhsal etkinin değeri anlaşılmaya başlandı ve
hastaların ruh ile fizik tedavileri beraber işlenir oldu. Hatta değişik tedavi
yöntemleri de geliştirilerek, cilt ve romatizma hastalıklarının tedavisi için
psikoterapinin yanı sıra hidroterapiye de başvurulmuştur.[26]
İnsanlar
Asklepios’un gücüne o kadar inanmışlardı ki, bir defasında bir köle, kırdığı
bir defasında bir köle, kırdığı bir şarap kabını endişe içinde tapınağa
götürmüş Tanrı'dan onu onarmasını istemişti.
Sonuç olarak Bugün kimi toplumlarda halen geçerli olduğu gibi, antik çağ
insanları sağlıklarına kavuşabilmek için tanrılarından kehanete dayalı tavsiye
veya tedavi bekliyor ve geleneksel olarak bu tür bir yardıma karşılık olarak
kurban veya sunular adıyorlardı. Klasik
çağlarda dine dayalı tıbbın temel esin kaynağı Asklepios kültü ve tapınakları
olmakla beraber, inanç dünyasına dayalı tıp yeryüzü ve yeraltı ile ilgili daha
eski tanrılar ve yılan gibi bazı hayvanların dâhil olduğu uzun bir söylencesel
geçmişe dayanmaktadır.
[1] T.C. Millî Eğitim Bakanlığı, Eğlence Hizmetleri Mitoloji, Ankara
2013, s.4.
[2] Bilal Patacı, “Tarnılaştırma ve
Şeytanlaştırma Arasında Mitolojik Bir Figür Olarak Asklepios”, Milel ve Nihal, 13 (2), s. 155-156.
[3] Bekircan Tahberer,, Antik
Kilikya Sikkelerinde Asklepios Kültü,
Çukurova Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans
Tezi, Adana 2005, s. 7.
[4] Derman Bayladı, Tanrıların Öyküsü, İstanbul 2012, s.
137.
[5] Zeus ve Leto’nun oğludur.
Kehanet tanrısıdır; insanlar geleceklerini öğrenmek, günahlarından arınmak ya
da güzel öğütler almak için onun
Delphoi’deki tapınağına başvururlardı. Bkz. Colette Estin- Héléne
Laporte, Yunan ve Roma Mitolojisi,
Çev. Musa Eran, Ankara 2002, s. 104.
[6] Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü, İstanbul 2015, s.
77-78.
[7] Mehmet Korkmaz, Mitoloji Sözlüğü, Ankara 2012, s. 77.
[8] Şefik Can, Klasik Yunan Mitolojisi, İstanbul 1994, s. 60.
[9] Pierre Grimal, Mitoloji Sözlüğü Yunan ve Roma, Çev.
Sevgi Tamgüç, İstanbul 2012, s. 92.
[10] Robert Graves, Yunan Mitleri, Çev. Uğur Akpur,
İstanbul 2012, s. 222.
[11] Ali Haydar Bayat, Tıp Tarihi, İzmir 2005, s. 84.
[13] Bayat, a.g.e, s. 84.
[14] Nuray Soydan, Roma Tıbbı ve Kadın Hastalıkları, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2012, s.37.
[16] Canan Aldırmaz Ağartan, “
Sanat Eserlerinde Yaşayan Bir Mit:
Sağlık Tanrısı Asklepios ve Kızı Hygieia”,
Zeynep Kamil Tıp Bülteni, C. 40, Sayı : 1, İstanbul
2009, s. 50-51.
[18] F. İlayda Argın, Telesphoros, Trakya Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Bitirme Tezi, Edirne 2013, s. 7.
[19] Bayat, a.g.e, s. 85.
[20] Şefik Görkey, “ Asklepios Kültü
ve Anadolu’dan Bazı Örnekler”, III. Türk Tıp Tarihi Kongresi (20-23 Eylül
1993) Bildirileri, Ankara 1999, s. 349.
[21] ÇOBAN, Hacı, “Roma Dönemi
Hastaneleri, Asklepionlar ve Sarıkaya Roma Hamamı”, Uluslar arası Bozok Sempozyumu (5-7 Mayıs 2016), Yozgat 2016, s.
100.
[22] Bayat, a.g.e, s.85.
[23] R. Thomas
Martin, Eski Yunan Tarihöncesinden
Helenistik Dönem, Çev. Ümit Hüsrev Yolsal, İstanbul 2012, s 290.
[25]
Bayat, a.g.e, s. 85-86.