Senan Kazımoğlu
senan@turkata.com

1917 yılında Birinci Dünya Savaşından mağlup olarak ayrılan Çarlık Rusya’sı peş-peşe darbeler ve iç karışıklıkla boğuşuyordu. Rusya, egemenliği altındaki diğer bölgelerde olduğu gibi artık Güney Kafkasya’da da kontrolü kaybetmişti. Güney Kafkasya’yı oluşturan 3 büyük Millet Gürcüler Ermeniler ve Azerbaycan Türkleri birleşerek beraber Transkafkasya Hükümetini kurdular. 1918 yılının 22 Nisanına gelindiğindeyse bu hükümet Transkafkasya Federatif Demokratik Cumhuriyetini ilan etti. Böylece Bakü ve çevresindeki Bolşeviklere bağlı “Bakü Komiserliği” hariç Güney Kafkasya’da Rus egemenliği tamamen sonlanmış oldu. Ancak bu devleti oluşturan üç millet arasında da çekişmeler devam ediyordu.
Gürcüler ve Ermeniler Osmanlı Devletiyle savaştan
yanayken Azerbaycan heyeti buna kesinlikle karşı çıkıyor hatta Osmanlıyla
ittifak kurulmasını destekliyordu. Ayrıca, o dönemde Ermeni çetelerinin
Azerbaycan Türklerine karşı giriştikleri soykırımlara karşı Gürcü ve Ermeni
heyetinin vurdumduymazlığı ve hatta bazı yerlerde buna destek olması zaten
sıkıntılı olan ilişkileri iyice geriyordu.
Bu birlikteliğin fazla uzun sürmeyeceği artık malum oldu.
1918 yılının Mayıs ayının sonlarında Gürcüler ve Ermeniler bu hükümetten
ayrılarak kendi bağımsızlıklarını ilan ettiler.
Azerbaycan heyetiyse 27 Mayıs 1918 günü Mehmet Emin Resulzade
başkanlığında toplanarak “Azerbaycan Milli Şurası”nı kurdu. Bir gün sonra 28
Mayıs 1918 yılında Azerbaycan Milli Şurası Azerbaycan Halk Cumhuriyetinin
kurulduğunu tüm dünyaya ilan etti. Bu Azerbaycan için büyük bir tarihtir. Daha
önce birçok devletleri bünyesinde barındırmış olan Azerbaycan, artık bölge ismi
olarak değil bizzat devlet ismi olarak dünya siyasetine girmişti.
Müslüman doğunun kurulan bu ilk Cumhuriyetini birinci olarak
tanıyan da Osmanlı Devleti oldu. Ancak devlet kurulsa da varlığı tehlike altındaydı.
Çünkü bu genç devletin başkenti Bakü gösterilse de Bakü, hala liderliğini azılı
bir Türk ve Müslüman düşmanı olan Ermeni Şaumyanın yaptığı Bakü Sovyet
Komiserliğinin işgali altındaydı. Üstelik Rusya tarafından tepeden tırnağa
silahlanmış olan bu işgalciler, geçici başkent ilan edilen Gence şehrini alıp
Azerbaycan Cumhuriyetini soy koymak için harekete geçmişlerdi. Bunu gören
Azerbaycan Hükümeti, Osmanlı Devletinden yardım istedi. Kendisi zor durumda
olmasına rağmen kardeşinden gelen bu yardım talebine kayıtsız kalamayan Osmanlı
Devleti, Harbiye Nazırı Enver Paşanın kardeşi Nuri Paşa komutanlığında,
Azerbaycan’a “Kafkas İslam Ordusu” adında bir ordu gönderdi. Bu ordu yok olmak
tehlikesi altındaki Azerbaycan’ı kurtararak yeniden asıl sahiplerine yani Azerbaycan
Türklerine geri verdi.
Ancak ne yazık ki 23 ay sonra yani 1920 yılının 27
Nisanında Sovyet ordusu Bakü’ye girerek Azerbaycan devletini işgal etti. Fakat Mehmet Emin Resulzadenin: “Bir Kere
Yükselen Bayrak Bir Daha İnmez” sözünde olduğu gibi o istiklal bayrağı 1991
yılının 18 Ekiminde yeniden yükseldi. Azerbaycan 70 yıllık esaretten sonra
yeniden bağımsızlığını ilan etti.
Azerbaycan Bağımsızlığı Hakkındaki 18 Ekim 1991 yılında
imzalanan Anayasanın 1. Maddesi aynen şöyledir: “Azerbaycan Cumhuriyeti 1918 de
kurulan Azerbaycan Halk Cumhuriyetinin varisidir”. Azerbaycan’ın şuan
kullandığı bayrak, milli marş ve arma gibi devlet sembolleri aslında 1918
Kurulan devletin sembolleridir. Azerbaycan’da resmi olarak 18 Ekim 1991
yılındaki Sovyetlerden alınan bağımsızlık yeni bir bağımsızlık değil, eski
bağımsızlığın yenilenmesi veya ikinci bağımsızlık olarak görülür. İşte bunun
için 28 Mayıs 1918 Azerbaycan Cumhuriyetinin Kuruluş günüdür. Yazıyı şairin son
sözleriyle bitirmek istiyorum:
Sen bizimsen, bizimsen
durdukça bedende Can,
Yaşa-yaşa çox yaşa, ey
şanlı Azerbaycan!