senan@turkata.com
Hüseyin Baykara, Azerbaycan İstiklal Mücadelesi Tarihi, Azerbaycan Halk Yayınları, İstanbul 1975, 331 sayfa, 9 resim.
Türklerin Oğuz koluna mensup Azerbaycan Türklerinin
yoğun olarak yaşadığı Azerbaycan Cumhuriyeti, Avrupa ve Asya kıtaları arasında,
Güney Kafkasyada yer almaktadır. Azerbaycan
kuzeyde Rusya, kuzey batıda
Gürcistan, batıda Ermenistan, güneyde İran ve güney batıda Nahçıvan yoluyla
Türkiye ile komşudur. Ülkenin doğu sınırını Hazar Denizi çizmektedir. Bugünkü
bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti aslında tarihi Azerbaycan topraklarının sadece
bir kısmıdır. Ermenistan'ın tamamı, İran'ın yarısından çoğu, Gürcistan ve
Dağıstan'ın da bir kısmı tarihi Azerbaycan topraklarıdır. Günümüzde Ermenistan
hariç diğer bölgelerde halen yoğun Türk nüfusu yaşamaktadır.
Azerbaycan'ın özgürlüğünü tescilleyen 18 ekim 1991
tarihinde imzalanan Bağımsızlık Beyannamesinin ilk maddesinde de belirtildiği
gibi “Azerbaycan Cumhuriyeti, 1918 de kurulan Azerbaycan Halk Cumhuriyeti
varisidir”. Bu yüzden bağımsız Azerbaycan tarihi, 1918 de kurulan Azerbaycan
Halk Cumhuriyeti olmadan anlaşılamaz. Ancak ne yazık ki Sovyet baskısı yüzünden
bağımsızlığına kadar Türkiye'de bile Azerbaycan Halk Cumhuriyetiyle ilgili çok
az sayıda kitap yayınlanmıştır. Buna rağmen Sovyet döneminde Türkiye'de bazı
dikkat çekici çalışmalarda yapılmıştır. Bunlardan biri de o dönemde yazılan
Hüseyin Baykara'nın “Azerbaycan İstiklal Mücadelesi Tarihi” kitabıdır.
Kendiside Azerbaycan Türklerinden olan, İstanbul barosu avukatlarından Hüseyin
Baykara, akademik çalışmalarını da Azerbaycan Tarihi üzerine yapmıştır.
Yazarın, tanıtacağımız “Azerbaycan İstiklal Mücadelesi Tarihi” kitabı dışında
Azerbaycan'la ilgili “Azerbaycan’da Yenileşme Hareketleri” ile “İran İnkılâbı
ve Azatlık Hareketleri” isminde kitapları da mevcuttur.
Kitap önsöz, 57 kısım (bölümlere ayrılmamış) ve 9 resimden oluşuyor.
Önsöz kısmı, Bolşeviklerin iktidara gelmesiyle Rus
egemenliğindeki halklara verilen göstermelik haklardan bahsederek başlıyor.
Daha sonra kitabın yazılma sebebini anlatan yazar, kitabı yazarken karşılaştığı
zorlukları, özellikle o dönem Sovyet hakimiyeti altında olan Azerbaycan
hakkında kaynak bulmanın zorluğunu anlatıyor. İlaveten, kitabın 8 yıllık bir
çalışmanın sonucu olduğu ayrıca vurgulanıyor. Önsözün sonuna doğru dikkat çeken
bir bilgi de yazarın, Sovyetlerin dağılıp Azerbaycan'ın bağımsız olacağını 16
yıl önceden görebilmesidir.
Kitabın
ilk dokuz kısmında Azerbaycan ekonomisi anlatılmaktadır. Daha sonra Toprak
rejiminin dönemlere göre gelişiminin ele alındığı bu kısımlarda, feodal ağalık
sisteminin toprak mülkiyeti üzerindeki etkisinden bahsedilmektedir. Ayrıca bu
kısımlarda Azerbaycan İstiklal Mücadelesinin iktisadi alt yapısının dikkatli
bir şekilde incelenmektedir. Yazara göre her özgürlük mücadelesinin bir iktisadi
temelinin olması gerekmektedir.
Kitaba
göre, XIX. Yüzyılın sonlarına doğru Azerbaycan’da başta petrol olmak üzere
birçok ticari sektörde faaliyet gösteren zenginleşmiş bir burjuva sınıfı
oluşmaya başlanmaktadır. Bu sınıfın çalışmaları, aydınlanma sürecine destekleri
ve açtıkları yeni usul okullar özgürlük mücadelesine yön vermiş olması kitapta
ayrıntılı şekilde işlenmektedir. Ayrıca yazar, milli Azerbaycan sermayesine
dikkatimizi çekerken bu sermaye içerisindeki Rus tüccar ve sanayicilerinin
payını da ortaya koymaktadır. İlaveten kitapta, Azerbaycan'da XX. Yüzyılın
başlarında yeterince dikkate alınması gereken bir işçi sınıfının varlığından
söz edilmektedir.
Kitabın
devam eden 10. ve 12. kısımlarında(s. 76-88)“Azerbaycan’daki siyasi hareketler”
ele alınıyor. Bu kısımlardaAzerbaycan'da bağımsızlığın ilanına kadar kurulan
siyasi örgütler ve partilerden bahsediliyor. Daha sonra sırasıyla 1901 yılında
Bakü’de “Rus Sosyal Demokrat Derneği”, 1904’te “Himmet” partisi, 1905 ihtilali
günlerinde ve Ermeni saldırılarının yoğunlaştığı bir atmosferde Ahmet Ağayev
tarafından kurulan “Difai”, 1906’da NijniNovgorod’da yapılan “Rusya
Müslümanları Üçüncü Kurultayı” kararı doğrultusunda kurulan “Rusya Müslümanları
İttifakı Fırkası” ele alınıyor. Özgürlük sürecindeki son siyasi hareket ise
1911 de kurulan “Müsavat” partisi olduğundan söz ediliyor.
Siyasi
hareketlerin incelendiği kısımlarda ilgi çekici bir detay ise Azerbaycan
İstiklal mücadelesi ile özdeşleşmiş Mehmet Emin Resulzade’nin başlangıçta Bolşevik
unsurlarla beraber olduğudur.
Kitapta
“kaçaklar” hareketinin anlatıldığı kısımlarda(s. 89-106) bu hareket“Rus çarlık
rejimine karşı devamlı başkaldırma ve silahlı olarak zulme karşı koymanın bir
örneği...” olarak tanımlanmaktadır. Bu kaçaklar hareketi, Rus işgaline karşı
milli bir direniş olarak Azerbaycan’da bağımsızlık ve milliyetçilik
duygularının oluşmasına katkıda bulunması,bu kısmın bir diğer dikkat çekici
mevzusudur.
“1905
Rus-Japon savaşı ve birinci Rus ihtilali”de(s. 107-118), kitapta önemli yer
tutuyor. Yazar bu kısımlarda I. Rus İhtilalinin gelişimini anlatıyor. İhtilalin
temelinde yatan işçi sınıfının ve tarım kesiminin sorunları ayrıntılı olarak
ele alınıyor. Nitekim PapazGapon’un önderliğinde hazırlanan “Genel İstekler
Dilekçesi”nin Çar II. Nikolay’a kışlık sarayında sunulması için gidildiği “Kanlı
Pazar” olaylarının ayrıntılı olarak ele alındığı sayfalarda ezilen kesimlerin isteklerinden
bahs ediliyor. Ayrıca 1905 olaylarının büyümesi üzerine Çar II. Nikola
yayınladığı“Ekim Manifestosunun” hakkında detaylı bilgi veriliyor.
“I.
Rus ihtilalinin Azerbaycan üzerindeki etkileri”nin anlatıldığı 17. kısımda(s. 119-124)
yazar göstermelik olan özgürlük ortamının ilk heyecanlı günlerinin etkisiyle
bütün Rus esiri milletlerde olduğu gibi, Azerbaycan’da da siyasi bir hareketlilik
başladığından söz etmektedir. Kitapta bu ortamda teşkil edilen bir heyetten ve
bu heyetin çarlığa ilettiği, “Milli
İstekler Dilekçesinden” bahsedilmektedir.
Kitabın
1905 ihtilal ortamının değerlendirildiği bu kısımlarından, ihtilal sürecinin
getirdiği seçimlere katılma, temsil hakkı, ifade hürriyeti gibi kısmi
özgürlüklerin, halkta heyecan ve sevinç uyandırmasından söz edılmektedir. Bu
hareketlenmeleri kendisine karşı bir bağımsızlık tehdidi olarak algıladığı için
Azerbaycan’da Ermeni milletini kışkırtmak suretiyle bölgede karışıklıklar
çıkarma yoluna gittiği anlatılmaktadır.
Kitabın
23 ve 24. kısımları(s. 143-173), “Rusya Müslümanlarının NijniNovgorod’daki 3.
Kurultayları”ndan bahsediyor. Bu kısımlarda kurultayın toplanış şekli,
kurultaya Kafkasya ve Asya’dan katılanlar ve “Rusya Müslümanları İttifakı
Partisi”nin kuruluşu konuları ayrıntılı olarak anlatılıyor. Burada dikkat çeken
bir konu, Rusya Müslümanlarının ne zorluklarla toplanabildikleri mevzusudur.
Müslüman delegeler resmi hiçbir kongre için izin alamamaları ve kongrelerini
ancak düğün ve bayram şeklindeki toplantılarda gizli olarak yapmalarıayrıca
vurgulanıyor. Bu 3. kurultay da bile yine Abdurreşid İbrahim ve Ali
MerdanTopçubaşı’nın organizesinde bir düğünü için toplanmalarından ve bütün
delegeler bu düğüne davet edilerek toplantı düzenlendiğinden söz ediliyor. Ayrıca
Rusya Müslümanlarının yaptıkları bu toplantılar uyanışlarına ciddi katkılar
sağladıkları ve hattadönemin ses getiren partisi olan “Rusya Müslümanları
İttifakı Partisi”de bu toplantılarda kurulduğu bu kısımlarda detaylı şekilde
inceleniyor.
Kitabın
25. kısmından 28. kısma (s. 180-201) kadar olan sayfalarındaysa Azerbaycan'ın
bağımsızlığında fikri olarak önemli yerlere sahip aydınların bazılarından
bahsediyor.
Kitabın
29. ve30. kısımlarında(s. 202-212 )“Müsavat partisinin kuruluşu ve Mehmet Emin
Resulzade'nin hayat ve şahsiyeti”nden söz edilmektedir. Bu kısımlarda
Azerbaycan bağımsızlığında önemli bir yere sahipMüsavat partisi ve sekiz maddelik
parti programı hakkında da geniş bilgi verilmektedir.
Kitabın
31. kısımdan 36. kısıma kadar(s. 213-240) olan sayfalarında,“I. Dünya savaşının
gelişimi ve Bolşevik ihtilal süreci”anlatılıyor. Bolşeviklerin bu savaşı
istememeleri ve Rusya’nın emperyalist itilaf devletleriyle birlikte hareket
etmesinin Bolşevikler tarafından şiddetle eleştirildiği süreç kitapta etraflıca
işleniyor. Bu kısımlarda Rusya’da işçi sınıfı ve durumu, köylülerin ihtilale
etkileri ve içinde oldukları sosyal-ekonomik yapı ortaya konuluyor. Ayrıca
Bolşevik önderlerin anlatıldığı kısımlarda Lenin’in İsviçre’de Tsimmervald
köyündeki dünya sosyalistleriyle geçirdikleri günlerle ile ilgili detaylı
bilgiler veriliyor.
Bu
kısmın önemli bir diğer konusu da 1905 ihtilalinden sonra çarlık tarafından
bütün muhaliflerin Sibirya’ya sürülmesiyle birinci ihtilalin kökünün
kazındığını sanılması mevzusudur. Bunun tam aksine asıl ihtilalin henüz ileride
olacağı ve bunun nedenleri hakkında yazar geniş bilgi vermektedir.
Her
ne kadar Bolşevik ihtilalinin batıdaki 1848 ihtilalinde olduğu gibi işçilerin
ağırlıklı olduğu bir devrim gibi düşünülse de sanılanın aksine Sosyal
Revolyutsiyoner (S.R.) partisi, Rus köylüsüne dayanması kitapta önemle
vurgulanıyor. Ayrıca 1917 ihtilali hakkında detaylı bilgileri bu kısımda
görmekteyiz.
Kitabın
37 – 43. kısımları(s. 241-261) arasında “Azerbaycan'da bağımsızlığın ilanı”
konusu işlenmektedir. Yazara göre Bolşeviklerin iktidarı ele geçirmelerinden
sonra Azerbaycan istiklal mücadelesi eylemci yola girmektedir. Buradan
öğrendiğimiz dikkate çeken bir başka nokta da, yapılan seçimlerde Müsavat
partisinin işçi kesimlerinden %75’e varan oy aldığıdır.Ayrıca Azerbaycan'ın,
bağımsızlığı kazandıktan sonra bu bağımsızlığı koruya bilmek için verdiği
mücadeleleri de bu kısımda görmekteyiz. Kitabın devam eden 44. kısmındaysa (s.
262-265) Azerbaycan’ın Osmanlı devletinden yardım istemesi, buna karşılık
Osmanlı devletinin kendisi de zor durumda olmasına rağmen Azerbaycan'a iki grup
halinde askeri yardım göndermesi ve gönderilen Osmanlı askerlerininAzerbaycan'da
büyük sevinçlerle karşılandığının altı çizilmektedir.
“Türk
- Azerbaycan ilişkileri”nin tartışıldığı kısımlardan (s. 262-265)öğrendiğimize
göre, Azerbaycan’da bazı kesimler bağımsızlığın değil Osmanlı’ya ilhak olmanın
ve onun bir eyaleti olmanın daha faydalı olacağını savunmaktadırlar. Bazı
kesimler de Osmanlı bize yardım etsin bu yardıma ihtiyacımız var ama sakın
Osmanlı bizi İstanbul’dan yönetmeye kalkmasınlar demektedirler.
Kitabın
sonlarına doğru, Mondros sonrası dönemin incelendiği sayfalardaateşkes ilan
edilip Osmanlı orduları bölgeden çekilince, bu sefer de bölgeye İngilizlerin
girdiğini ve Bakü’yü işgal ettiklerini anlatılmaktadır. Bu tarihten itibaren
bölgede bir tarafta bağımsız ama yalnız bir Azerbaycan Cumhuriyeti, diğer
tarafta, Bakü petrollerini kimseye kaptırmak istemeyen bir İngiltere öte yandan
kendisini bölgenin mirasçısı gören Sovyet Rusyası'nın siyasi ve askeri
mücadelelerianlatılmakta olup, Kızıl Ordunun Azerbaycan topraklarını Bolşevikleştirmesiyle
son bulmaktadır.
Kitapta
“Azerbaycan Cumhuriyetinin uluslararası durumu”nun incelendiği kısımda(s.
281-285), I. Dünya savaşının sonuçlandığı Paris Barış Konferansında,
Azerbaycan’ın temsilcisi Dr. Mir Yakup’un da bulunduğu bir ortamda LordKurzon
tarafından Azerbaycan ve Gürcistan Cumhuriyetlerinin tanındığını
anlatılmaktadır.
Kitapta
milli mücadele ile ilgili kısımlarında, özellikle 52. ve 53. kısımda (s. 288-306)
milli mücadele ve Azerbaycan bağımsızlığı konularındaki ilişkiler inceleniyor.
Ayrıca yazar, Azerbaycan istiklalinin, Türkiye Milli Mücadelesine feda edildiğini
söylüyor.
55. ve 56. kısımlarda kitabın “içindekiler” ve “bibliyografya” (s. 317-330)
ile devam eden eser, 57. kısımda “düzeltmelerle” (s. 331) sona eriyor. En son 9
sayfadaysa Azerbaycan İstiklal Mücadelesi şehitlerinden bazılarının resimleri
veriliyor.
Sonuç
olarak Azerbaycan İstiklal Mücadelesinin gelişiminin ele alındığı kitap genel hatlarıyla
okuyucuya bir fikir veriyor ancak I. Rus ihtilaline ve Bolşevik devrimine
ayrılan kısımların daha fazla olduğu dikkatten kaçmıyor.Ayrıca Kitabın sonunda 34 tane düzeltme bulunmasının yetersiz
ve özensiz olduğunu düşünmekteyim. Ancak, kitabın bu hadiseleri bizzat yaşayan
yazar tarafından üstelikSovyetlerin en güçlü olduğu dönemde yazılması eserin
değerini arttırıyor. İlaveten kitabın sonundaki Azerbaycan İstiklal
mücadelesinin önemli şahsiyetlerinin resimlerinin bulunması, bu kişilerin tanıtılması
açısından çok önemli olduğunu düşüncesindeyim. Kitabın Azerbaycan
İstiklal Mücadelesini hazırlayan faktörler üzerinde çalışan araştırmacılara
faydalı olacağı kanaatindeyim.