30 Temmuz 2015 Perşembe

Hayırsız Ebeveyin

Senan Kazımoğlu
senan@turkata.com  

Bütün inanç ve ahlaki sistemlerde insanın hayata gelmesine vesile olan ebeveyinler, hep cok yüksek değer verilmektedir. Ancak en yüksek makam hiç şüphesiz “Şayet ebeveyinlerinden biri veya ikisi
senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, onlara: “Öf” bile deme ve onları azarlama; onlara güzel söz söyle”(İsra 23-24) diyen son ve hakk din olan İslamdadır. Dinimize göre ebeveyin Yahudi ve Hristiyan, hatta dinsiz olsa bile ebeveyinlere dünya işlerinde tabi olmak farzdır. Sadece dinin emirleri konusunda anne babaya tabi olunmaz.
Durum böyleyken ebeveyinlerin’de çocuklarını düşünmesi gerek. Ama ne yazık ki, bazı anne babalar, çocuklarını göz göre göre ateş için hazırlıyorlar. Sorsan herkes müslüman ancak evladının ayağına diken batmasına bile razı olmayan ebeveyinler, çocuğunun geleceğini düşündüğü kadar ahiretini düşünmüyor.
İnsan yaratılış gereği Allah inançıyla doğuyor. Bu nedendendir ki, Peygamberimiz (s.a.s): “Her doğan çocuk fitrat üzre doğar. Daha sonra anne babası onu Yahudi, Hristiyan veya Mecusi yapar” buyuruyor. Hadisten’de görüldüğü gibi ebeveyinin insan üzerinde etkisi çok büyüktür. Onun için her bir müslüman anne baba, evladının dünya ve ahireti için onu gerçek müslüman olarak yetiştirmelidir. Hayırlı evlat dünya için yüz aklığı, ahiret içinde kapanmayan sevap kapısıdır. Tam tersine hayırsız evlatsa, dünyada utanç kaynağı, ahiretde’de cehennem’e odundur. İmam Gazalinin dediği gibi: “Allah ve Rasulundan uzak evlat yetiştirmek, cehennem için odun yetiştirmeğe benzer.”
Şimdi anlatacağım hikaye müslüman ülkelerin birinde yaşanmış, gerçek hikayedir. Hikayeyi İmamın kendi ağzından dinleyelim:
“Bir camide din dersi veriyordum. Ders zamanı bir genç görüyordum. Hep kenarda durup bizi dinliyordu. Bir gün gencide derse davet etdim. Sevinerek geldi. Çok kısa zamanda en iyi öğrencim oldu. Fakat bir muddet sonra çocuk derslere gelmemeye başladı. Diğer öğrencilerimden sorduğumda, babasının, genci derse gelmeğine izin vermediğini öğrendim.
Aradan biraz zaman geçince, yolda o gençle karşılaştım. Genç bana babasının, onun derse devam etmeğine izin vermediğini söyledi. Benden babasıyla konuşmamı istedi. Bende konuşacağıma dair söz verip oradan ayrıldım.
Bir kaç gün sonrada gencin babasıyla konuşmak için evine gitdim. Adam beni gördüğünde “sen o adamsın” dedi ve daha ağzımı bile açmadan bana, hakaretler yağdırıp, hatta yüzüme tükürdü. Ben sabr edip, hiç bir şey söylemeden oradan ayrıldım.
Aradan yıllar geçti. Bir gün yatsı namazından sonra bana, dışarda birinin beni beklediğini söylediler. Adamı gördüğüm zaman tanıdım. O gencin babasıydı. Ağalayarak bana evladını şikayet ediyordu:
“Eve geç geliyor, kötü kişilerle arkadaşlık ediyor, içki içiyor ve hatta artık beni dövüyor” dedi. Benim ona yardım etmemi ve oğluyla konuşmamı istiyordu. Adam’a bu olanların kendisinin suçu olduğunu anlatmağa çalışdım. O genci geri döndürmek için çalışacağımı söyledim ama artık bu çok zordu.”
Bu hikaye ile yazımı noktalamak istiyorum. Eğer bu yazını okuyan ebeveyinler varsa lutfen evladınızın maddi ihtiyaçlarını düşündüğümüz kadar manevi ihtiyaclarını’da gözardı etmeyin. Çunki, Hakk ile meşğul olmayan kalbi, şeytanın işgal edeceğini asla unutmayalım!!!