20 Mart 2015 Cuma

Kuran'la Yükselenler

Hadimul Kuran
editor@turkata.com

Kur'ani Kerim insanlara hak yolu gösteren bir hidayet rehberi, müminler için bir rahmet, kalpteki hastalıklar için de bir şifadır. O aynı zamanda Rabbimizin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa çıkaran, Allah Tealaya yaklaştıran ilahi bir mesajdır.
Kur'ani Kerim Allahın rızasını elde etmek, kötülüklerden ve ebedi azaptan kurtulmak isteyenler için Allah Tealanın kullarına uzattığı
tutunabilecekleri en sağlam kulptur. Ona tutunanlar kurtulur, yücelir ve izzet bulur. Onu terk edenlerse alçalır ve doğru yoldan uzaklaşır.
Kur'ani Kerim Allah Tealanın kullarına ikramda bulunmak için hazırladığı manevi bir ziyafet sofrasıdır. Rabbimizin davetine icabetle bu ziyafete katılanlar huzur ve neşe verici sonsuz nimetlere kavuşurlar. İnsan ilahi emirlere itaati ve Kur'anın feyz ve ruhaniyetine bürünebildiği nisbette varlığının gayesine münasip bir izzet ve haysiyete kavuşur...
Hazreti Peygamber (s.a.v.) Kur'ani Kerimi okur, manası üzerinde çokca tefekkür eder, emirlerini derhal tatbike koyulurdu. Kur'anı hissederek, yaşayarak ve kalbiyle okurdu. Bir hadisi şerifte Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Kur'anı öğrenin, okuyun, okutun ve onunla amel edin! Çünki Kur'ani öğrenen, okuyan ve onunla amel eden kişi, içi misk dolu dağarcık gibidir ki, kokusu her tarafa yayılır. Kur'anı öğrenip uyuyan (Kur'ana hizmetten geri kalan) kimse de, içine misk doldurulup ağzı bağlanmış dağarcık gibidir". (Tirmizi, Fedailül Kuran 2/2876) Allah Resulu (s.a.v.) Rabbinin kendisine indirdiği kelamına en yüksek saygı ve ihtimamı gösterir, haşyet ve hasretle devamlı okurdu. Ashabı Kiram da Kelamullahı ellerinden bırakmaz, dillerinden düşürmezlerdi. Sakif temsilcilerinden Evs bin Hüzeyfe şöyle anlatır: "Resulullah Efendimiz (s.a.v.) bir gece yatsıdan sonra uzun müddet yanımıza gelmedi.Biz:
-Ya Resulullah! Yanımıza gelmekte niçin geç kaldınız? diye sorduk. Peygamber (s.a.v.):
-"Hergün Kur'andan bir hizb okumayı kendime vazife edinmişimdir. Bunu yerine getirmedikçe gelmek istemedim" buyurdu. Sabaha çıkınca Ashabı Kirama :
-"Siz Kur'anı nasıl hizipleyip okursunuz? diye sorduk. Onlar:
-"Biz sureleri ilk üçünü bir hizb, sonra devamındakı beş sureyi ikinci hizb, daha sonra sırasıyla yedi, dokuz, on bir ve on üç sureyi birleştirerek birer hizb yaparız. En son olarak ta Kaf suresinden sonuna kadar Mufassal sureleri bir hizb yaparak Kur'ani Kerimi (yedi kısımda) okuruz" dediler. (İbn-i Hanbel IV, 9, İbn-i Mace, Salat 178)
Allah Rasulunun terbiyesinden geçmiş ashab da Kur'ani Kerime aynı bağlılıktaydı. Onlar Kur'anı çokca okur, onu okumadıkları ve sayfalarına bakmadıkları bir günün geçmesini istemezlerdi. Günlerine Kur'anla başlar, göz rahatsızlığı olanlara da Mushaf-ı Şerife bakmayı tavsiye ederlerdi. Hatta Hz.Osman çok okuduğu için iki Mushaf eskitmişdi. Yine Hz.Ömer ve Hz.Osman (r.a.) her sabah kalktıklarında Mushafı Şerifi öpmeyi adet haline getirmişlerdi. Abdullah b. Ömer de her sabah Mushafı eline alır, öper ve duygulu bir şekilde "Rabbimin ahdi, Rabbimin açık fermanı" derdi. (Kettani II, 196-197).
Yine Abdullah b. Ömerin azadlısı Nafiye :
-"Abdullah evinde ne yapardı? diye sorulduğunda
-"İnsanlar onun yaptığını yapamaz! O, her vakit namazı için abdest alır ve bu iki vakit arasında Mushafı açar, sürekli Kur'an okurdu" demiştir. (İbn-i Sad IV, 170).
İkrime (r.a.) da Mushafı Şerifi eline alır, yüzüne gözüne sürerek ağlar ve "Rabbimin kelamı, Rabbimin kitabı" diyerek muhabbetini ifade ederdi. (Hakim III, 272).
Abdullah b. Mesud (r.a.) birisine bir ayet öğretir ve:
"Bu ayet, üzerine güneşin doğduğu veya yeryüzünde bulunan her şeyden daha hayırlıdır" derdi. Sonra da bu sözünü Kur'anın her ayeti için tekrar ederdi. (Heysemi VII, 166)
Kur'an muhabbetinin tarihteki en zirve misallerinden biri de Osmanlı Devletinin veli kurucusu Osman Gazi Hz.nin sergilediği meşhur hadisedir. O, büyük insan devrinin hak dostlarından Şeyh Edebali Hz.nin evinde misafir edildiği bir gece odasının duvarında Kur'ani Kerim bulunduğunu görmüş, ona hürmetsizlik olacağı endişesiyle yatıp uyumamıştır. O mübarek insanın temellerini attığı büyük devlet de Kur'ani Kerime gösterdiği bu hürmet ve muhabbetin bereketi ile uzun bir ömür sürmüştür.
Hak dostlarından Mahmud Sami Ramazanoğlu (k.s) anlatır ki, Adanada Kur'ani Kerim ile hemhal olan bir hafız vefat etmişti. 30 sene sonra yol geçme zarureti sebebile nakil için kabri açılmış, ancak o kimsenin cesedi hic bozulmamış, üstelik kefeni bile pırıl-pırıl duruyormuş.
Kısacası, Kur'ani Kerim Asrı Saadetten günümüze kadar tüm insanlara rehber olmuş, ona uyanları manen yükseltmiş, değer kazandırmıştır.