3 Temmuz 2018 Salı

Göğün Sessiz Gürültüsü

Zehra Tokur
Gök bir şeyleri haykırırcasına gürültü yapıyordu ara sıra. Bir şeylerin gelişini haber verircesine adeta… Ve susamış gönüllere bilhassa çeşme olmaya gelendi yağmur. Bazılarına göre bereketti, bazılarının ise gözyaşlarına bahane birer örtü. Yağmurdu kapalı perdeler arkasından duyguları açığa çıkaran. Lakin sadece yeryüzüne değildi, kirlenmiş paslanmış katılaşmış gönüllere de yağardı yağmakta olan.
Sevdalı yüreklerin mısralarına damlardı yağmur. Gök yüreklerin ağırlığını dağıtmak için gürültü yapardı. Ne güzelde yağıyordu gecenin zifiri karanlığında yağmur. Unutmamalı ki, sadece bizler değil ağlaması gereken, bulutlardı taşmayı bekleyen… Hayat bu ya, gelen kimilerini sığ sularında boğuyorken, kimilerinin de derin sularında gülümsetiyordu. Gök ağlarken, yer gülerdi. Toprak, kokulu çiçeklere gebeydi çünkü. Hafif bir soğuk esinti sarmıştı yeryüzünü. Ağlıyordu gök haykırırcasına, hızlıca, soluksuz bir şekilde kimilerinin yüreğine, kimilerinin şiirlerine, kimilerinin de isimsiz caddelerine…
Sahi insanlar neden yağmur yağdığında ağlamaya ihtiyaç duyarlar? Güçlü olduklarından mı, yoksa damlaların, toz tutmuş yüreklerin ardında açığa çıkan bastırılmış duyguları yıkaması yüzünden mi?
Duvardaki yorgun saatin sesi yağmurun sesine eşlik etmesiyle birlikte, zaman gecenin yarısı olmuştu. Şu vakitte yağmurun o ihtişamlı sesi bazılarının yaralarını kanatırken, bazıların ise tohum ekiyordu kanayan yaralarına. Gözyaşlarının akmasının, yüreğinin haykırış nedeniydi yağan. 
Yeryüzünü bir yorgan gibi örten toprağın hüznü, ta ki, yağmurla buluşuncaya kadardı. Sevinci kokusundan, bilhassa aşkla yeniden canlanıp ruhunu tazelemesinden anlaşılıyordu. Acaba topraktan yaratılışımızdan mıdır bu kadar toprağa doğaya yağmura bağlı oluşumuz. Topraktan geldiğimiz için midir kokusuna hasret kalışımız? Kendisine şiirler yazdıran, yüreğimizden mürekkebimize akıttığımız duyguların tercümesi miydi o ruhu demleyen sesin sahibi?
Bunca duyguları bir arada yaşatan, bunca güzellikleri bize hayran bıraktıran kim bilir ne kadar da güzeldir… Ağlamanın bile sevince gebe olduğu şu kusursuz evrene hayran olmamak elde değil. Bu gecenin karanlığında yıldızlar yeniden göz kırpacak hayallerine, yeniden aydınlığa vuslat olacak yeryüzü. Gecenin endamı içinde serpilen damlalar yeniden canlandıracak umutsuz kimselerin ruhunu. Gökyüzü yeniden aydınlatacak ruhsuzlaşmaya yüz tutan bedenleri. Deniz her zaman ki gibi yine dalgalanacak, yine devam edecek dalgalarıyla dans etmeye… Ve sen yeniden tohum ektiğin gönlüne, gözyaşlarını serperek bahara doğru yola koyulacaksın.