28 Mayıs 2018 Pazartesi

YAZAMAYIŞ

Simge Cesur
Kar, işitmediğim çığlıkların  sabahında düştü yollarıma. Yorgun ayaklarıma geçirdiğim botlar çorabımı ıslatırken titriyordu içim. Yokluğun da yok olduğu zamanlarımızdı. Rüzgar, kat kat giydiğim anılarımı üzerimden atmaya çalışırken kenetleniyordu özüm. Ağır adımlarla ilerlerken hayat trajedisinin kokusu içinde geçiyordum drama yüklü sokaklardan. Kaldırımlarda üzerine kar atılmış bedenler.
Bir ceninin anne karnında donuşu. Etin en ucuz olduğu memleket burası. Burda insan eti gırla gidiyor. Penceresine muşamba geçirilmiş evlerin, molozlara saklanmış fotoğrafların ve kapı önüne koyulmuş ayakkabıların acısını görüyorum  elindeki şekeri bile bitiremeyen çocuktan. Dünya sizi hiç hak etmedi çocuklar, insanlık sizi hiç hak etmedi. Affetmeyin bizi. "Dünya zorba dünya adaletsiz."
 Bugün katmer katmer kapanıyor açılan papatyalar. Cümlelerim hiç bu kadar sınırda kalmamıştı. Ben anlatamazlığın böylesini ömrümde ne yaşadım ne de gördüm. Anlatamıyorum. Hem anlatsam anlattıklarım anlatmadıkları mı hissettirir mi? Kuşku yok...
 Yazamıyorum yazamıyorum. Bulutları, kuşları,yağmur sonrası toprak kokusunu, yol kenarına  yuvarlanmış salyangozları, rüzgardan şemsiyesi ters dönen insanları, güneşe meftun buğday tarlalarını, harman yerinin tozunu, etrafında çocukların uçurtma uçurduğunu, birinin koşup diğerinin makarayı tuttuğunu, ellerinin kanını farketmeyip rüzgar dininceye kadar hayallerini bu  altılıyla özgürleştirdiklerini, bulutlara yelken açtıklarını... yazmak isterim. Yalnızca yağmur sonrası ebemkuşağını seyreden çocukları yazmak isterim. Yazamam... Elim gitmez utanır, boynum düşer. Bir heybem var sırtımda, dilimde hû, gönlümde har. Ne diyeyim yandım, daha da Anka olamam.